İşte size söylüyorum
Toprağın yorulacağını
Fıratın ordusuyla kah cenge vardığını (kâh uykuya
varmıştır)
Zeynebin fakir göğsü cılız bacağı
Fırat cenge vardıkca kabarmış
Uykuya vardıkça kırılmıştır
– Zeynep çık kuyudan
– Ben çıkmam kuyudan
1
Kent kurmaya bir seher vakti
Dualar ederek seyirtiyor
Siyah yanaklı etleri barbar kabartılılar
Geliyorlar bulmaya insanları
Kan damarlarını bağlamaya kırnaplarla
Çün içlerini basıyor halklar
Yağma var içlerini basıyor halklar
Öykü böyle başlasın işte söylüyorum
Önce yeryüzünde yoktunuz – bir kadın ki
Rahminde boğmadı size annenizdir
Buluşunuz değildir anne – doğuranınızdır
(Anne boğmaz doğurur)
Nasıl ki doğdunuz ve buldunuz annenizdir..
… Ve nasıl geçti çocuğan süreleri
Erkeklik ve kadınlık gürlemeleri
Bir av gibi
Göğü mutlu bir nefes yapıp söyleyip
Muhabbetle ölürken
Yepyeni bir anne gerekli
En çalkantılı yönleriyle dünüm
Mağara hummasına tutulmuş
Gerçek mavi ırmağını
Durmayın düşünün
– Düşünün
Dağların sivri döşlü bir ceylan
Ormanın ve kara bahtlardan korkan
(Vuruken korkulsun vurulanın bahtından)
Bağırana öfkeli yürekler
Şehre yürüme devleri toplayan
(Dağlara gitmeli ağaçlara mağaralara ne zaman)
Düşünün yaylaları ağız’ları dürüst çiçekleri
Kırları hünerli hayvanları
insanı hür yatırıp hür kaldıran buğday hakikatını
– Düşünün zekanın doluluğunu – bir emanet olduğunu
– Kullanın çocukluğunuzu
Bombalığını
Cepane damlarını
Diri bedenlerdeki kadınlığı
Erkekliğin altın çağını
Ki ölüm bir doku konuğu
Gibi durmadan geldikce ve göründükce
2
Dağda genç kadın
Güneşe gömleğini açtı
İncecik tüylü kabarcıklı tenini
Kalın bir dudak gezindi ve güneş
Kentte genç erkek
Geceye gömleğini açtı
İnce zehirli morarmış etini
Kalın bir akrep gezindi ve loşluk
Dağda Zeynep kadın
Kuluncunda çıkan kızıl çıban gibi benzeri
Doğurdu bir çocuk
Köylüler ırmağı sıvazlar
Dururlar ay – buğday korosunda
– Ay karınca ad konmaz oğlana
Mehmet kente çağrılıp
Afsunlanıp burgaçla kurcalandıkca
Yüreğinde morarmış kan vurdukca
Köy kararı ad konmaz oğlana
Heyda heyda heheyda
Yaşamaklı başın nar gibi
Koy belini toprağa belin çatlasın
Sok gövdeni toprağa toprak çatlasın
Zeynep kadın genç kadın
Başı bir başka yönde
Durur kendi dilinde
– Mehmedim kekliğim
Katbekat giysilerimdir üstümde
Bir gün yağ kokarım bir gün bal
Daya Mehmedim daya dertbükülen bileğini dizime
ev çeviren dizime
yıldız güden dizime
Değildir hecin yüzüne yüzüme
Anla yüreğim bir çarpıntı bellemiş
Anla ne demeye bellemiş
Yorgun sığırlar
Geceyi oldurup
Çekip getiren koyunlar
Evi çevirsin korkuları çoğaltsın
Sofraya karşı bir beygir sureti vursun da
Çocuklar sofrada bir çıra gibi yansın da
Anla şu dağla bu dağın yanında
Anla hayatta
Bir gelip gelmemene yaslanmış
Karnım bir dik bayırın
Bir dibinde bir doruğunda
– Bu oğlan senden olan oğlan
Öteki oğlan senden olan oğlan
Şu kız kendi kendine doğdu babasız
Bir kez gel çocuk gözle sen
Bu gece çocuk düzenleme gecesi
Çocuklarla sofrada yanıp tutuşma gecesi
Yemeği dökeni somunu hırsla kapanı
Kardeşinin gözüne parmak atanı bağışlama gecesi
Susunca Zeynep
Dağdan kentten köyden kasabadan
Bir ışık bir sıcak bir karanlık
Bir çocuk yalvarışı bel burkulması
Bir erkek çaprazı adele kıvranışı
Bir zehir düşünce içine çabalasın
Cesur cesur eşyaya dökülürken kadınlık
Köpek evin damına süründükçe
İçeriye bir tüy ısısı uyku kaçıran sıcaklığı
Saldıkça ve Zeynep karnını avuçladıkça
Ve karnı değişip değişip
Bazen bir azık çıkını
Bir tiken çukuru
Bir bal kutusu titreşimleri saldıkça
Çocuk delirmiş gibi fırlar ananın sıcağından
Deşe deşe koşmak için dağdan kentin yollarına
Çocuk Kısık kaya dibinde çarpılır
Köpek çocukla haber salar köpek ırkına
– Durdurun gece hücumlarını
Artık aşk insan kalbine sığmıyor
Kentliler akrebi savuşturdular
Bağırıyorlar güneş – ışık korosunda
– Çocuk Mehmedin dinine bağlansın
Ay gördükçe öfkesi ağalansın
Aşka değdikçe gövdesi
Nar çiçeği gibi patlasın
Şerha şerha yarılsın
Kurtlarla ağız ağıza verip ağlasın
Sabahın çiğini tandır ateşinde dağlasın
Köye gelin geldikçe toprak duvarları baltalasın
Heheyda
Cazgır ve enli bedenler
Harman yerinde kütürdiye dursun
Kıvrılmış ürkek ve atılgan
Dağ gibi güneşe dursun
Terleyen ve soluyan bedenler arasında
(Damlarda seyre durmuş birbirine sokulan
Birbirine dirsek vuran köy kızlarına ait)
salkım salkım memeler
Dügündür sanıyorsun ey güvey
Bir gelin bulundu sana işaret edilenlerden oldun
Bugün bir cennet hüneri kazandın
Anan bacın kurban sana
Toprak damlardan bir kız aldın
Ona selalarla git
Onu besmeleyle değiştir
Düğün
ve işaret
Bir baş çemberiyle atılınca
kovalar birbirini genç kızlar
Her gece karınlarına bir düğüm çalan
ihtiyar kızlar kocamış oğlanlar
Ay koşar mızrak koşar
Söyleşir devrilir birbiri ardına
Er – kız korosu
– Er meydanından damdaki giysilerin içine
Er kazanlarından hız kazanlarına
İtişen bir şey oluyor
Künde ve dönüyor toprak evler
Durmadan çevriliyor damlar
Birbiri üstünden ve içinden geçiyor
Kız kadın ve çocuk yüzleri
İkinci üçüncü ve beşinci künde
Yani aynı anda sanki
Beş künde birden
Ki Zeynep
– Kız çocuk Zeynebin kaderinde kaynasın
Ve kentten köye yalvarış
– Biz bir insan yaylımı
Bir beşik hatası ekmek pazarlığı
Bir tarih kurbanı bir bilim yanılması
Köye inen aç kurtların
Tenekelerle ürkütülen çakalların akranı
Çöplerle delinen
Ceninlirinden bizler onarıldık
– Kentte kaykılan köy bebeleri
Büyüyüp de kenti bıçkın
Bir yürek ve lapa beyinlerle
Tüneklerde gece diplerinde
El yüz yıkanan park çeşmelerinde
Sabunsuz kör bıçakla sakal kazırlar
Bütün bir ekmekle koca bir gün savarlar
Köyden çıkınca kentte anlamsızdırlar
– Konuşup türkü söyleyip
Pilli radyo peyda etmeleri
Uzayıp rursun apartman kapılarına
Gazete tokmaklarına
Geceyi nakışlı yorganlarıyla
Sabaha aktaran köy bebeleri
Ey kalın ve kocamış bebeler
Başlarında boncuklu takkeler
Pazularında topraktan bekçilerle:
– Kız çocuk
Durmasın ağlasın
Bırak ağlasında durulsun
Zeynep kadın ey kadın
Yolun ayrı yolun ırak
Bir memendez bir yılan başı
Birinde bir güvercin yavrusu
– Nasıl ki duyulur yamacı
Suyun şırıltısı
Kız çocuk kapanır bakraçlarla toprağa
(Birin ikincisi
sal merhamet bulutlarını- kurut içimizdeki
öfke mayalanmalarını)
Görenler durdular kadınlık korosunda
– Zeynebin başı su çiçeği gibi döner
Ay çiçeği gibi döner
3
Zeynep kadın dereden yükselen
Haber dolu bir söğüt ağacını
Dallı güllü basmalarıyla karşıladı
yol başında. Tarlaların ve otların
arasında. Yel vurdukca söğüdün
dalına ve yaprağına
Ve Zeynebin karnında bir tabak açılıp kapandıkca
Ve köy isli bebeleriyle tepelerin
ardından koptukça
ve çeşmelerden derelerden su yerine
bebeler ve köpekler aktıkca
Zeynep iki elini bastırır kalçalarına
– Ruhumuzun kirlenmesi dolmadı mı
Gövdemizin kıvranması doymadı mı
Bir hınzır uyku bir şeklaban uyanıklık
Bir batında gecenin gündüzün kavranması
Bu nedir böyle gün mü günsüzlük mü
Hangisine kapıldık nerelere atıldık
-İşleyen demiri ve el tırpanlarını
Onlar ne etti nasıl hamle etti
Ruhum Kollarım Günahım sevabım
Ölçülerek tartılacağım
– Gecelerimi ağırlıyamaz oldum
Yürüyorum
Benimle adım atan bir şey var
Ben fakir gövdeli yumuşak etli bir Zeynebim
Bir köpeğin kanı yürüyor
Benim kanım yürüyor
Dişi köpeğin karnı bir anbar
Benim karnım bir anbar
Belim bedenimi besliyor arkadan destekliyor
İşte iz bıraka bıraka yürüyorum toprağı
Dağları bayırları
Bir köpek miyim ki benimle
Soluk alan bir şey var
Hep köpeğimiz var yanımda
Çocuklarla oynaşır durur
Ey Mehmet nerdesin
Bu köpek senin yerinde
– Yoksa bu köpek ben miyim
Bu köpek mi benim yerimde
– Ruhum kirlenmeden soluyun beni
Dinleyin içimle bir soluk verdiğimi
Duyarsanız ben olurum
Köpek kendi olur
Bana göre değil köpeğin aşkı
– Bizi ışığıyla vuracak şimşek nerede
Beni ben olarak ve köpeği kendi olarak
Uyuyan ama dik duran heykele ne olacak kim sarsacak
(- Uyuyan heykele ne oldu kim sarstı)
/ yer oynamış gibi kim sarstı /
Kılıç çekiyorsunuz ve uzuyor
Büyüyor ruhun görgüleri
– Sırtınızı köleniz sıvazladı
Siyah ve beyaz bilgileri sonsuz olan
Bir dağı bir dağdan ayıran
Yani bilen granit yataklarını
Ruhun içinden dünyaya doğru keşfe yönelen
Namaz vakitlerini aya ve boşluklara göre derleyen
Kölenize buyurdunuz bizi
Eğildik eteğini öptük
tırnağını ve avuç içlerini öptük
Efendim büyük efendim
Yüzünüzden var olan hurma dallarının önündeyiz
Yüzünüzden var olan hurma dallarının önündeyiz
Ayın bir muhabbet armağanı olduğu vaktin önündeyiz
4
– Toprağı hazırlayınız çocuklarınıza
Ve çocuklarınızı ayar ediniz toprağa
Evi dik
Karnı tok
Kanı sağlam tutup
Göze savrulan toprağa
– Kadını hazırlayınız çocuklarınıza
Erkeği hazır ediniz onlara
Öyleki kadın
Günü saati dolunca doğurunca
Bin yılı birden doğursun
Sancısı bel ağrısı teri ve kanı
Zorlanan alnı şişen şakağı kadının
– Çocuğun yüceliğiyle avunsun
Gün gelecek
Mızrağın ucunda yeşil renk bir tülbent
Çemberli mermerin dibinde
Balık yiyen balık üreten iki tülbent eri
Balıklar ki harflerdirler
Ağrıyan başları sürtünüp kızışan derileriyle
Kızgın ve diklenen
Ürperen ve aklım geçiren güçleriyle
Yollara devlet resmi çiziliyor
Hayret ve varolma tıkandı
Hayret ve haya tıkandı
Hayret ve hayret ve hayret
İlk kez geriye dönmek gerekiyor
Dağları yokladınız mı dilsiz duranları
Bir de kulak kesilince
Dağ konuşur – Hayır konuşmaz mı
Sonsuza dek kalmaz Fırat bu mağarada
Tanrı elbet kanatlı halketmiştir toprağı da
Taşın kendisine mahsus bir sesi vardır
Nasıl ki kardeşim
Yelelerinden zor çekilen bir at gibi
Gözü en ilerde
Onurlu burnu kaya ve kılıcın çıkardığı kıvılcımlarla çevrili
Gövdesinde en ince sanat gelinleri
meseleli
endişeli
Koştukça hızlanan hızlandıkça hızlanan
En eski uygarlıklarda hak arayan
Gövdenin labirentlerinde
Cam gibi birden donan
Bütün bir gövde bir hayret
Bir şaşkınlık bir taaccüp gibi donan
Gelinleri ışığa uzayan bir at gibi
Aşk bir at gibi
Fetih bir at gibi
Minyatür bir taç gibi
Çağın ve içimizde balyoz gürültüleri