Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu
kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse,
eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman
başarır bu işi.
Kadınların her zaman “ölüm gibi acı”, kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve “Dalila”
oluşlarının temel nedeni sadece şudur: bir erkek, eğer hadım değilse, her kadınla
kendini tatmin edebilir. Oysa kadınlar kolay kolay elde edemezler bu özgürlük
veren mutluluğu; hiç değilse, her erkekle, çoğu zaman da sevdikleri erkekle ve
özellikle onu sevdikleri için gerçekleştiremezler bu mutluluğu. Bunu bir kere
tattılar mı da, başka bir şey düşünmezler ve bu zevk anına duydukları haklı özlem
yüzünden hiçbir kötülüğü yapmaktan çekinmez duruma gelirler. Sürüklenirler buna.
Hayatın temel trajedisi de budur. Çok çabuk tatmin olan bir erkeğin hiç doğmamış
olması bile daha iyidir. İntiharı haklı kılacak bir eksiktir bu.
Yanlışlar hep başlangıçla ilgilidir.
Evlenmeye değer kadınlar bir erkeğin evlenecek kadar güvenemediği kadınlardır.
Bu da korkunç bir şeydir: yaşama sanatı, sevdiklerimize onlarla birlikte olmaktan
ne büyük bir zevk duyduğumuzu göstermekten başka birşey değildir; bunu başaramadık mı,
bırakıp giderler bizi.
Her kadın, sevdiği uzaklardayken dertleşebileceği birlikte boş saatlerini
doldurabileceği bir erkek arkadaş arar; bu arkadaşın, uzaktaki adam için duyduğu sevgi
üzerinde bir etkisi olmadığını söyler; erkek arkadaşı kadının uzaktakine olan sevgisiyle
çatışabilecek bir şey istedi mi; kadın incinir; ama bu arkadaş daha çok acı çekmemek
için sözlerini, bakışlarını denetlemeye, daha dikkatli davranmaya kalkıştı mı,
kadın-herhangi bir kadın- adamın acı çekişini görebilmek için hemen onun üzerindeki
çekiciliğini arttırır.
…Sevdiğin kadın günlerinin ne kadar boş, dayanılmaz olduğunu sana söyleyebilir;
şaşılacak olan, senin günlerinin nasıl geçtiğine hiç aldırmayışıdır.
Bir kadın erkeğin isteğini nasıl uyandıracağını bilir, ama bu yeteneğinin farkına
varılması onu büyük bir ürküntüye düşürür…
Derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlamakla insan çocukluktan kurtulur.
…Bir kadının seninle kalmasını, yalnız bunu istiyorsan, onu öyle bir duruma sok ki,
başkalarının düşünceleri, kendi çevresinin duyduğu saygı ve kendi öz-çıkarı onun
gitmesini engellesin. Sadece ona karşı duyduğu bağlılık ve içtenlikle bir kadını
tutabileceğini sana erkek, budalanın tekidir…
Bir kadının birkaç delikanlının yanındayken neden düşünceli, utangaç ve özür diler bir
durumda olduğunu anlamak için, kendini aralarından birini seçmen için bekleyen beş altı
orospunun arasındayken neler hissettiğini düşün.
Bir kadın seni aldatmıyorsa, işine gelmediği için yapmıyordur bunu.
Her lüksün ücretinin ödenmesi gerekir ve başta dünyaya gelmek olmak üzere her şey bir
lükstür.
İnsan nasıl ölümü düşünmeyebiliyorsa, kadınları da düşünmeden edebilir.
Evlilik neden gençlikten olgunluğa doğru atılmış bir adım sayılır? Çünkü bu
hareketimizle bize her zaman eş olacak, öbür kadınlarla aramızda duracak, kendini,
bizimle özdeşleştirecek, onun dışında da kendimizden başka kimsenin arkadaşlığını
aramıyacağımız toplumsal hayatımızın çevrili alanı olacak bir kadını bütün öbür
kadınların arasından seçeriz de ondan. Ayık yaşamak için gerekli olan bir bencilliğin
üzerine vurulan mühürdür evlilik…
…Erkek olsa olsa, kötülüğün kölesidir; oysa kadın, cinsel ilişkiden sonra, bundan
doğabilecek sonuçların kölesidir: bu konularda son derece becerikli davranmasının
nedeni budur.
İnsan bir kadını eninde sonunda başından atacağına göre, bunu bir an önce yapması
daha iyidir.
Bir insan acı çekiyorsa, başkaları bir sarhoşmuş gibi davranırlar ona; “hadi, kalk bakalım;
yeter bu kadar; hadi işine; öyle değil, ha şöyle…
Zeka gösterileriyle bir kadını elde edebileceğini sanmak kadar budalaca bir şey
yoktur. Bu konularda zeka güzellikle yarışamaz; çünkü güzelliğin cinsel heyecan
uyandırmasına karşılık, zeka böyle bir şey yapamaz.
İnsan bu tutumla, ancak zeka yetki, zenginlik ve ün elde etmenin bir aracı olarak
göründüğü zaman bir kadını elde edebilir; çünkü bu durumda kadın sözü edilen
olanaklardan yararlanacağını bilir. Ama zeka kendi başına, kişisel hiçbir yanı
olmayan büyük bir makina gibi, her kadını kayıtsız bırakır. Unutmaman gereken bir
gerçek.
…Kadınların köklü ve kesin bir kayıtsızlıkları vardır şiire karşı. Bu bakımdan
“eylemci” insanlara benzerler-bütün kadınlar “eylemcidir” aslında. Gençken, kurnazca
bir nedenle şiire ilgi duyarmış gibi görünürler: şiir, kadınların gerçek saydıkları
her şeyin kökünde yatan bir coşkunluktan, Bakhos ayinlerine özgü bir coşkunluktan
doğar. Kadınlar, toy ve özentili oldukları zamanlarda bile, hayatla karşı karşıya
geldikleri zaman içlerinde uyanan o gerçek ve etkin duyguyla başka bir duyguyu hiçbir
zaman birbirine karıştırmazlar…
Bir kadın, bir erkeğin kendisini gece-gündüz düşünmesinden hoşlanmaz, çünkü kendisi
her an o erkeği düşünmemektedir.
Bir erkeği bir çocuktan ayıran özellik bir kadın üzerinde üstünlük kurmayı bilmesidir.
Bir kadını bir çocuktan ayıran özellik ise, bir erkeği nasıl sömüreceğini bilmesi…
Hiçbir kadın para için evlenmez; bütün kadınlar bir milyonerle evlenmeden önce, ona
aşık olacak kadar kurnazdır.
Kadınlar için tarih yoktur. Murasaki, Sapho, Madame Lafayette birbirlerinin çağdaşı
olabilirlerdi. Oysa moda diye bir şey var kadınlar için. Acaba bildikleri bir hile mi,
yoksa akıl almaz bir yetenek mi, onların böyle tıpatıp modanın gereklerine uygun bir
görünüşle karşımıza çıkmalarını sağlayan?
Sana gelmek için bir başka adamı bırakıp kaçan kadın, bir başkası için de seni bırakıp
kaçacaktır. Seni büyülemek için ne yapıyorsa, senin yerine bir başkasını büyülemek için
de yapacaktır.
Seni yüzüstü bırakan kadınlara karşı sen ne duyuyorsan, sevdiğin kadınlar da sana aynı
şeyi duyuyorlar.
Senin düşmanından başkalarının öç almaları kadar tatlı bir öç alma duygusu yoktur.
Üstelik, bunun sana iyi yürekli insan rolünü vermesi gibi bir yararı da vardır.
Yaşama sanatı,yalanlara inanmayı bilme sanatıdır. Bunun korkunç yanı,doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın,bir yalanın yalan olduğunu hala anlayabilmemizdir.
Kaderin sana attığı bu son tekmeden çıkaracağın acı dersde, iki yıl süren iç hesaplaşmanla hiçbir şeyi değiştirmiş ya da düzeltmiş olmamandır.