Dokunduğum, okşadığım her şeyin
inancımı tazeleyen gücüyle
bir köprüde yürüyorum
gelgitle alçalıp yükselen
bir nehrin üzerinde.
Kim bilir bu kaçıncı geçmişe dönüş
külrengi bu güz gününde?
“Selva Oscura” adını takmıştım sana.
Karanlığında yolunu yitirmek istediğim
bir ormandın sen,
bense nereden geldiği bilinmeyen
bir yolcu.
Gezgin oyunculara rastlamıştık bir bahçede
Gorki’nin “Yazlıkçılar”ını oynayan.
Daha önce çalıştıkları bir aşk sahnesini
yineliyor gibiydiler.
Şaşırdıkça seviniyorlar,
bu beklenmedik sevinçle
yeniden şaşırıyorlardı.
“Oyunculuk zor zanaat,” demiştin sen.
Şimdi bu güz akşamı,
kararan suların saatinde,
gün ışığı da bırakıp giderken bizi,
senin oynadığın
başka sahneler canlanıyor gözümde,
belleğimde yarım kalmış cümleler,
senin sesinden…