Hayat kitaplarda yazılan gibi değilmiş.
Kitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş.
Her yüzün altına başka bir yüz…
Böyle gidiyormuş bunun sonu yokmuş.
Geç de olsa şimdi anlıyorum.
Beni aşar bu kelimelerin altındaki kelimeler, bu yüzlerin altındaki yüzler…
Ben içimdeki acıya bakarım.
İçimdeki enayiliğe bakarım.
Evet kelimelerin altındaki kelimeyi, yüzlerin altındaki yüzü biliyorum ama, ben seni içimde hissederken,
sana inanmışken şehrin her tarafında yanan bir ışık vardı.
Yollarda, bahçelerde, hiç durmadan yanan bir ışık…
Sen bu hayatta her şeyi benden iyi bilirsin.
Öyleyse açıkla seni içimde hissettiğim her an hayatı aydınlatan bu ışığı…
Yollarda, bahçelerde, evlerde gece ve gündüz durmadan yanan bu ışığı…
Hadi böyle bir ışığın hiç olmadığına inandır beni.
Enayisin de bana…
Çocuklardan, sarhoşlardan, budalalardan bile daha enayi…
Dünyayı, insanları, hayatları göründüğü gibi sandığım için…
Herşeyin göründüğü gibi olduğuna inandığın ve öyle sevdiğim için enayisin de…
Ama açıkla bana bu ışığı…