Bunları da Okuyun

    Başlangıcın Çağrısı Şiiri – Sohrab Sepehri

    29 Aralık 2021

    Yarim Şiir, Arkadaşım Şiir Şiiri – Füruğ Ferruhzad

    29 Aralık 2021

    Rubâ‘î 16 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021

    El Filan Şiiri – Perihan Mağden

    29 Aralık 2021

    Kıt’alar-rubâiler 24 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Müfredât 109 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Kaşlarunla Ol Ruh-ı Pür Hat U Hâl Üstindedür Şiiri – Aşık Çelebi

    29 Aralık 2021

    Usandım Gayri Ağyarın Şiiri – Ruhsati

    29 Aralık 2021

    Sessiz Akşam Düşleri Şiiri – Afşar Timuçin

    29 Aralık 2021

    Âgâz-ı Gazeliyyât 112 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Cezmi Ersöz»Seni Ümitsizce Sevmeye Kızma Şiiri – Cezmi Ersöz

    Seni Ümitsizce Sevmeye Kızma Şiiri – Cezmi Ersöz

    Cezmi Ersöz- Cezmi Ersöz
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Burası bir dünya… Burası kalabalık bir meyhane. Burada erkekler hep çoğunlukta. Umutsuzluk da öyle…
    Birileri camları kırıyor. Dışarı bakıyor bir adam. Sokağa, geceye bakıyor… Öldüğüne bir türlü inanmak istemediği sevgilisine bakar gibi bakıyor hayata… Öyle bir bakıyor ki, sevmeye hak kazanmak için bile savaşmak gerekiyor, gecikince insan ömür boyu ölü bir sevgiliyi kollarında taşımaya mecbur kalıyor, der gibi bakıyor…
    Bir kadın kucağına gelen kedinin tüylerinde arıyor kaybettiği sevginin büyüsünü… Karşı köşedeki eski duvara vuran sarı ışığı seyrediyor iki adam. Sanki suçlu, sanki yasak bir sevişme yaşıyorlarmış gibi mahçup, ama yine de hiç konuşmadan seyrediyorlar duvardaki o sarı ışığı.
    Bu gece bana gelmeni istiyorum, ya da sana gelmeyi, ama telefonun hep meşgul. Böyle anlarda hep tasavvufa sarılırım ben. Sabrın yüceliğine…
    Telefonun meşgul çalarken eski duvardaki sarı ışığı seyreden adamlara bakıyorum bir taraftan… Lodos rüzgarları vuruyor o sarı ışığa. Tenteler uçuşuyor. Biliyorum, boşuna bekliyorum bu telefonun önünde, burada, bu dünyada; ama olsun, yine de ümitsizce seviyorum seni…
    Umudum olsaydı, inansaydım bu hayata, insana ve sana, önünde tükenmek isterdim, önünde veda ederdim bütün bildiklerime, herkesin bilip tanıdığı kendime.
    Ben okullarda okurken, yine de hep böyleydim. Sevmezdim herkesin yaptığı şeyi. Sevmezdim müsamereleri. Çabucak biten, sınırları çizilmiş zavallı piknik gezilerini. Gökyüzünün mavisine bakıp terlerdim hep, kapana kısılmış gibi terlerdim.
    Oysa görüp göreceğimiz en güzel yerdi dünya; ama bu dünyanın geçerli yasalarına göre en büyük suçtu bunun farkına varmak, okullarda ve her yerde… Sadece bu bile yetmişti zaten hasta biri olmama… Yetti bu zaten, sıradışı ve güvenilmez biri sayılmama…
    Beni hasta, beni sıradışı, beni güvenilmez kılan bu yanım yüzünden tatmadığım acı kalmadı, tatmadığım kuşku ve belirsizlik…
    Bir gökyüzüne bakıyordum, bir hayata, bir de insanlara… Dikkatim hep dağınıktı bu yüzden… Böyle olmaması gerekir, bu hayat yanlış diyordum acemi sesimle, çocuk sesimle… Yaşadıklarımı anlıyordum ama tecrübe dedikleri o şey oluşmuyordu bir türlü bende… Etrafımdakiler öyle dikkatli ve öyle öfkesizdiler ki, onca yıl boşuna yaşadığımı hissettiriyorlardı sanki bana… Konuşmak soyunmaktı benim için. Sılaya dönmek istemekti. Ne denli çok sıla hasreti çektiğimi hissettirmekti konuşmak.
    Oysa sılama kavuşmak ister gibi konuştukça umut kesiliyordu benden. Hatta utanç vericiydi göründüğü gibi olması bir insanın. İnsanın ve hayatın değişebileceğine inanmak aptallık derecesinde ayıptı burada ve her yerde…
    Anladım bunu, anladım. Kendim olduğum ve yaşadıkça tecrübe edinmediğim, onca yıl boyunca kendimi dünyanın soğuk gölgelerinin arkasına gizlemediğim için üşüdüm hep ve hiç olmadık zamanlarda utandırıldım; utandırıldım tecrübesiz kendimden…
    İşte bu yüzden yıllarca kendimi sevmem için birine muhtaç oldum ben hep. Kendimi sevmem, hayata yeni bir başlangıç yapabilmem için hep birini kendimden çok sevmem, bu yüzden ona ümitsizce bağlanmam ve onun bana acı çektirmesi gerekiyordu, birine eksilmeden tutku duymam için de onun beni üzmesi gerekiyordu.
    Öyle çok utandırmışlar, beni benimle öyle çok karşı karşıya bırakmışlardı ki, benim kendimi sevmem için beni benden kopartan, yolumu şaşırtan, sılamı unutturan, bana anlamsızca acı çektiren birine bağlanmam gerekiyordu…
    İşte böylesin sen de… Beni benden koparttın. Asıl gitmem gereken yeri, sılamı unutturdun bana. Belki de en çok bu yüzden bağlandım sana. Yıllardır yanıbaşımda derinleşen boşluğumdan, kasvetli geçmişimden, kapana kısılmış gibi geçen döküntü günlerimden kurtardığın için bağlandım en çok sana…
    Evet, ölecek kadar acı çekiyorum şu an. Ama bir taraftan bu acının ne denli anlamsız ve boşuna olduğunu biliyorum. Ve yine de engel olamıyorum bu acıya… Belki de engel olmak istemiyorum.
    Bu boşluktan beni kurtardığın için herşeyi yapma hakkını tanıdın kendine. Bana da seni tanımanın, seni anlamanın o büyük yolculuğu, o büyük gizemi düştü… Kendimi unuttum, senin peşine düştüm.
    Bir gece aramızda nasılsa bir suskunluk olmuştu.
    Ne gördüysen gözlerimde, ne duyduysan suskunluğumda, seni kıskanıyorum, demiştin bana, hatırlıyor musun? Saflığımı kıskanmıştın, ne tuhaf; sana duyduğum aşkı kıskandığını söylemiştin… Beni kendinden kıskanmıştın.
    Çünkü, hani bireydin ya sen. Kimseye ait olamazdın ya. Bedenin ve ruhun yalnızca sana aitti; hem Tanrı da yoktu gökyüzünde ve vaktin de çok azalmıştı ya…
    Hiç düşündün mü peki, bir kez olsun düşündün mü, neden bu kadar doyumsuz ve aceleci olduğunu.
    Eminim düşünmüşsündür. İsteklerinin sınırı olmadığını, kendini arzularının ve hazlarının rüzgarlarına niye bıraktığını düşünmüşsündür…
    Biliyor musun, benim için bunların zerrece önemi yok! Kiminle istersen yat. İster kadın, ister erkek… İstediğinle seviş. Özgürlük bir tek geceleri, yatağında ve sadece sabaha kadar tanınıyor sana, bunu benden daha iyi biliyorsun.
    İstediğin kadar seviş. Ve beni de arzuladığın zaman ara sadece… Ama bana bir kez olsun gerçekten anlat, neden bu kadar aceleci ve doyumsuzsun.
    Neden böyle olduğunu ben çok iyi biliyorum aslında, ama sen anlat, senden duymak istiyorum…
    Bazen, gecenin bir yarısı kalkıp bana geldiğine göre, sen de benim seni ümitsizce sevmeme bağlısın aslında.
    Vazgeçemediğin tek şey bu belki de bende… Hayatındaki tek sahici şey…
    Herşey sevişmek değildir, herşey ten değildir… Çünkü bir yanın hazzın ve arzuların peşinde koşarken, bir yanın giderek derinleşen o boşlukla savaşıyor… Senin aşk dediğin o boşluğu kapatmak, mümkünse unutmak istemek değildir, biliyor olmalısın…
    Bak, bunu en çok da kendime söylüyorum. Bir gün arzuların ve hazların dinerse, anlatmak isterim sana neden en çok boşluğumuzdan kaçmak için aşık olmak istediğimizi…
    Hatırla ne olur, hatırla, kimden ve neden kaçtığını hatırla… Kendimizden, yanıbaşımızda büyüyen boşluklardan kaçtığımız sürece gidecek bir yer yok aslında, anla…
    Ve bu yüzden bana hiçbir şey ifade etmiyor, sen benim için fazla iyisin demen, hiçbir şey ifade etmiyor bana.
    Ne olur yıllardır beni benimle karşı karşıya getiren, beni benden kopartan insanların diliyle konuşma…
    Beni senden ayıran tek bir şey var oysa… Tek bir şey: Benim seni ümitsizce sevmem… Senin benim tarafımdan ümitsizce sevilmen… Bunun dışında birbirimize öyle çok benziyoruz ki, git gidebildiğin, kaç kaçabildiğin kadar…
    Git, benden uzaklara git… Unut bütün değerlerini, değersiz ol. Hiç bir değerin olmasın. İster kadın, ister erkek önüne gelenle yat… Ne yaparsan yap, farkında olmadığını sanırken bile ele vereceksin yine. En güvenmediğin insanların yanında, belki de en çok onların yanında ağzından kaçıracaksın gerçekten seni ele verecek olan şeyleri.
    Doyumsuzluğunun peşinde koştuğun anlarda, belki de en çok bu anlarda çarmıha gerilmek isteyeceksin… Biliyor musun, benim hiç bir değerim yok, derken bile, bir başına kaldığında, seni senden kurtaran kimse kalmayınca yanında, dünyanın bütün günahlarını üstüne almak isteyeceksin.
    Tanıyorum seni. Tanıdığım için de kaçıyorsun benden, kaçtığın için de ümitsizce seviyorum seni ben…
    Çünkü ben, seni sana hatırlatıyorum. Kendimden önce seni boşluğuna çağırıyorum. Bu dünya, bu hayat böyle olmasaydı, en çok beni severdin biliyorum; ve şimdi en çok bununla avunuyorum…
    Seni ümitsizce sevdiğim için ne olur kızma, ne olur gücenme bana… Bunu çok istedim. Benim yerimde sen de olabilirdin…
    Kıskanırdım seni en fazla, ama kızmazdım, anlardım, hak verirdim, gücenmezdim…
    Sürekli mağdur üretiyor bu hayat, sürekli yoksul, sürekli köle…
    Herşeye sinmiş bu derin haksızlık, bu uçurum yasası. Biri efendi öbürü köle olmazsa aşk bile olmuyor bu hayatta… Ne olur kızma bana…Git kiminle istersen seviş, ne yaparsan yap; geceler senin, kimi arzularsan arzula, ister sevmediğin insanların bile seni sevmelerini bekle, durmadan onaylanmayı bekle onlardan; isterse durmadan derinleşsin o boşluğun; biliyor musun ümitsizce sevdiğim için seni, daha iyi anladım bu hayatı ben.
    Bu imkansız aşk bana insanları ve hayatı daha iyi tanıttı… Bu ümitsiz aşk senin aslında ne denli yalnız ve ne kadar çaresiz olduğunu gösterdi bana…
    Bu yüzden kabullendim işte; seni efendi yapan, seni değerlerinden kopartan, etrafındaki onca insana rağmen seni yapayalnız kılan bu aşkın kölesi olmayı kabullendim… Bana düşen de bu… Değiştirmek isterdim bu hayatı, ama değiştiremiyorum, gücüm yetmiyor…
    Seni ümitsizce sevmeme kızma, kızma ne olur…

    Cezmi Ersöz şiirleri Seni Ümitsizce Sevmeye Kızma Şiiri - Cezmi Ersöz Seni Ümitsizce Sevmeye Kızma Şiiri - Cezmi Ersöz şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Otobüsümüz Yolun Kenarında Öylece Duruyordu Şiiri – Cezmi Ersöz

    Bir Hayalet Şiiri – Cezmi Ersöz

    Yedek Sevgili Şiiri – Cezmi Ersöz

    Soru İşareti Şiiri – Cezmi Ersöz

    Vazgeçmedim Şiiri – Cezmi Ersöz

    Dilimdeki Kesik Şiiri – Cezmi Ersöz

    Bunları da Okuyun

    Bu Göğe, Yıldızlara Şiiri – Ali Püsküllüoğlu

    29 Aralık 2021

    Yokluğun Her Dakika Ölüm Demek Gitme Kal Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Kuşlara Fırlatılan Şiiri – Akgün Akova

    29 Aralık 2021

    Dev Ekranda Mahşer Keyfi Şiiri – Alper Gencer

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Seyrani

    Bir Aynaya Kılsam Nazar Şiiri – Seyrani

    Seyrani

    Bir aynaya kılsam nazar Sağ tarafım sol görünür Padişahlar ferman yazar Tatarlara yol görünürHer ölüye…

    Kim Demiş Şiiri – Ömer Hayyam

    28 Aralık 2021

    Su Çürüdü Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Senin İçin Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Bağışla Sevdiğim Hakkı Seversen Şiiri – Neşet Ertaş

    29 Aralık 2021

    Dîvân-ı İlâhîyât 155 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Aşk ve Katil Şiiri – Akif Kurtuluş

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Abdurrahim Karakoç şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Ruhsati şiirleri Karacaoğlan şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Agah şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.