Diş bilediğin her düşman bir dost kadar bilge
Kalbine sor istersen
Tıkanıp kaldığın yokuşlardan al yanıtı
Saatler on beş yıl öncesinden daha hızlı geçiyor
İbne ibre, sokulası akrep, don kişotsuz yelkovan
Hizaya sokulan bir karınca bölüğüydü ömrümüz
Yarısı çukurda kaldı masalların
Eksilmeyen bir yıldızlar kaldı
Hangisi el sallayıp gittiyse yedeği hemen dolu yerine
Bir hileydi ama
Tam da birinci giderken ayağının takılıp
kıç üstü oturması o cengâverin
İster ‘tavşan taktiği’ deyin buna
İster harcayın gitsin sıradakini
Kalbin mi karışık sadece
Bunca beton dökülüp üstüne
Bir de fiyakalı ithafla süslenmişken geçmişin?
Belki en iyisi unutup susmak her şeyi
Kırklanmış hayata vardın mı vardın
Artık senden evliyası yok bu hikâyede
Bu hikâyede senden hergelesi de yok:
Zavallı saatler kime sevgili olduğunu bir bilse
Ah be kopilim, sırıta sırıta sırat’ı mı buldun tam