özendiğim bir cüzü canlılığın
özendiğim belki bir kudret
benden büyük bir yüz
benim filizlenme çağım
köklerimde bir kelime “tahribat”
bu tasadır işte benim yok edicim
dilsizim yeterince
boynu bükük bir güle bile
“güle güle” demeye
Ve gün görmemiş canlılığım
yakalanmış gibi yine
o amansız cansızlık hastalığına
…
o kudrettir işte azgın sularla
kayalıkları süpürüp geçen
kanıma işleyen-akışa dilveren-
bir ay yüzü gibi bende
bende bir heyecan olan
ve yeterince dilsizim yine
damarda dolaşan kanı ağız şeklinde
oymaya zamanın tahtasına
baharda bir dağın
o can cilasını emdiği gibi
…
zamanın dudakları işte,
o canlılık emen sülük;
sever çin işkencesi gibi
biriktirmeyi kudretini,
ama çökelmiş bir kan
alır ondaki ağrıları
ve yine dilsizim işte
anlatmakta bir rüzgârın
zamanla soldurma iklimini
ve dilsizim tarif etmekte
aşık mezarlarını
zamanın eprittiği göğü
göğün döktüğü yıldızları
dilsizim çünkü ben
yazdıkça sayfalar boyu
kıvrık çeneli kurtçuklar
belirir üzerimde
bir “can iştahı” diye
özendiğim bir cüzü canlılığın
özendiğim çocuğu büyüten ses:
belki bir büyü