Bunları da Okuyun
Browsing: Ahmet Telli şiirleri
Kara tahtaları Yeşile çevirdiler de Yeşil umutlarını Karaladılar çocuklarınAHMET TELL
Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu Bütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın Bir çarpraz…
Yenildik; Şimdi kim bilebilir zakkumun O kekre tadını bizim kadar Tenimize sinmiş sülfür kokusunu Soluğumuzdaki cıvayı kim duyarİntikamcıydı bilim, sezgimizse…
Suçlama beni böyle bırakıp gidiyorum diye bağrımı yakan bir yaradır bu ayrılık şimdiBil ki kanımdadır sevişmelerin yangını öylece girerken gecenin…
Bir süredir kuşlar da yok Kentin bulanık göğünde Dumanlı bir uğultu Uzayıp dururken sokaklarda Ürküttü bütün kuşları daÖfkeyi kollayarak sakin…
Sedef, safir ve kör uyku, dünden Kalan bir aynaya vuruyor düş gibi Ve kâhinin her remil atışında ölüm Kara değil,…
Sesim soğuk bir sis Gittikçe grileşen dalgınlıklar oluyor Sormuyorum bir yolculuğa kimle çıkılır Ve kim yırtıp atabilir elindeki son dönüş…
Bu kadar uzak mıydı git git bitmiyor yol görünmüyor dağın ardıOysa bilmem kaç yıl bu yollardan yürünmüş Şimdi sanki bir…
Bu kentte sorular yasaklanmıştır böyle diyorlar fısıldarcasına ve ürkek ve diyorlar ki gidip anlatılsın bir kez çare düünsün tarih denilen…
Kuşlar mı ki çok şey denildi şair dilindenYüzlercesini suladık gölgesinde sevdanın dokuduk gönül yumağında renkleriniGizimizi bildiler de ihanetlerini görmedik hiç…
Kıyıda, taşın üstünde oturmuş denize bakıyor Kimse konuşmuyor onunla ne rüzgâr ne de izmirGün bitiyor ve lacivert sözcükler çekiliyor susuşların…
Her yoksul biraz parasız yatılılık taşır içinde küçük şeylerdir mutlulukları korkarlar büyük denizlerdenHer yoksulda biraz dinbazlık vardır bu yüzünden korkunç…
günlüğü eksik tutulan güz usulca çekilmiş de kıyıya bütün gürültülerden uzakta eğiriyor suların köpüğünü belli ki duymuyor dağların uğuldayan yalnızlığınıbekleyişin…
Yüklenmiş kanadına uzak kırların ve gecelerin kar ürpertilerini taşıyıp gelmiş buraya dek hâlâ uğulduyor ürkek göğsünde dağ başlarının çelik fırtınalarıÇocuksu…
Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre ben inanmıyorum kim ne derse desinSodom ve gomore efsanelerde kaldı yaşanan bir başka…
Ömrümün karşılığı olsun diyor bir değeri, bir üstünlüğü olsun Çılgın bir aşkın tarihi yolculukların günlüğü olsun ama kavgalarda geçsin ömürDeli…
Sırtında taşıdığın kıl heybe dağ rüzgârı ve lor peyniri gibi doluysa kır çiçekleriyle sesler türkülere dönecektir üzünçse ışıklı bir sevince…
ündöndü ve bakla tarlalarında sevişmelerin pomakçasını öğreniyorum o korkunç hazzını duyuyorum toprağı doyuma kavuşturmanın ve hâlâ anlatılmaz bir cinsel koku…
SunuFiller mezarlığında fil ölüleri Ve belki birkaç da şiir bulursunuz Ki o şiirler kendi ölümlerini sezen Birer kuğuydular kuytu sulardaAhmet…
Gizemli tamtamları bırakıp afrika’da şehvetle giriyor doğanın koynuna öpüşken dudaklarıyla topluyor yıldızları sokuyor pülümür gençlerinin rüyalarına Güneşle nerededir bir büyü…