Bunları da Okuyun
Akif Kurtuluş şiirleri
kasabalar da ağlar, avuçlarına alıp ateşböceklerini kızlar entarilerini yayarlar taşlık söyleşilerine birbirleriyle dans ederler düğünlerde, öyle yalnız esintimi gömerim toz…
kabul günlerinde balkon arayan çocuklardım büyüdüm, dalgalı denizler koştum, büyük konuştumay, omuzlarımı parlatarak doğardı saçlarımın arasından göllere tuttukça durmadan genişleyen…
zar attım, fal açtım, rüyaya yattım bu paydos vaktinde şans talih kader kısmette teneffüs saatinde beslenme çantasında leblebi tozunda niyetimden…
……… Yemin ederim sana bir şeyim yok bu gün ilk kez beni de güneşe çıkardılar insan demek ki fışkırabilirmiş ipe…
rahatda dinleyin arkadaşlar şart mıdır bir çocuğu sevmek için yetim bırakmakinsan ilk kez kendi kanıyla nerde karşılaşırsa orda sordum bunu…
anlamasanız da olur, sesim parçalamak içindir dudaklarımı büyük yaralardan geçtim, kız çocuğunun dizlerinde kanadım. dipsiz kuyuların ağzına tuttum gövdemi (anlaşılan…
uyku bir kusur gibi duruyor kirpiklerindeve rüya şimdi sende, bir aldanıştır hayata keşke bu rüyanın hırsızı olsaydı çocuk kaçsaydı ya…
bozkırda koşan posta katarına sor mektuplarımı ben yakalar söylerim ozanlara, birini buldum daha kaç dört yıl senin gölgende durulanırım yüzünün…
m.ali altaca’ya, levent sönmez’e, sedat baykal’a1. gemiden son ayrılan bendim unutarak seyir defterini unutarak tayfaların denizi kaldıran kavgalarınıbir sayfadan diğerine…
Yanlış mı hatırlıyorum bir elin kapı arasında kalmış eşikten, son kez gibi bakıp ‘gecikirsem meraklanma’ demiş olmalısın fakat o ses!…
saçlarım önüme düşmese, alnımla ilgilenmeyeceğim korkarım bir çocukluk yapacağım yüzümü dağa dönsemon yıl öncesiyle, sararmış ceset fotoğraflarıyla etimizdeki mermi çekirdekleriyle…
esmerliğini unutulmuş dağlardan alan kızodalar da susabilir, duvarlar da ses vermez bakarsın güneş çekilir camlardan, paylaşılmaz sessizlikler başlar sayılıdır bir…
temizyürek’li mahmut’a bütün bir aşkyılı kapıştın siniruçlarınla güneşe, kış geldiğinde yer açmak için damarlarını ürküterek vücudunu dolaşan kanın umurunda olmadı…
baldırların izin verse, yavru bir köpek gibi koyardım patilerimi göz koyan incidir ama, gözümü alan sedef kadardır sadakatim acıydı vefanın…
uzaklık avutur ve sessizlik başlar acıtmaya ihanet, ayrılığa borçlanmaktır bilinmez, kimden akar en çok kan orda her aşk bir gün,…
sanırım geleceğim, ellerimle başa çıkabilirim yürüyüşümü değiştirdim, paçama çamur sıçratmıyorum kuşkulanıp koşsam anlarlar o kumral kızı sevdiğimi aradığım adresleri çıkarabilirler…
Hayatım, bir güle bakıştaki sırsın sen Kim ikrar eder gözbebeğindeki foyayı Kaç vartadan geçtin, bu kaçıncı badiren Hiç biri hatırlamak…
can çekişen aşkları da vurmalı vurmalı ‘ sıradan bir intihar ‘ süsü vermeli 18-19 Mayıs 1982 Bursa eski fotoğraflarda bıraktığım…
ardından resmin asılır işlek yerlerine kentin piyangocunun yanında tahta çitlere yakıştırırım gözlüklüsün, üç yaş büyüksün, rize’de büyümüşsün başka adını da…