Bunları da Okuyun
Browsing: Asaf Halet Çelebi şiirleri
kendi göklerimden indim kendi duvarlarıma konduğum duvarlar yıkılsın bahtiyâaarhavuzlarımda birkaç damla su içip ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum konduğum dallar kurusun…
içimdeki mağarada kurumuş ölüler yatar zehirle gülen zümrüt ve yakut yatak içinde bir zaman beni uğurlamaya gelen haramîleriçimdeki mağarada bir…
sümüklüböcek yuvasına kaç akmamüstüdür şimdi kocakarı maşayla kovalar seni kıvılcımlar sıçrar ve ateşin üstündeki boru devrilirsümüklüböcek yuvasına kaç tuzluğun bir…
harpût kulaklarını sarkıt eski korkutlar çıkıyor karanlıklardan bacadan düşen harpûtgörmek istemiyorum gözümden ye beni duymak istemiyorum kulağımdan ye beni düşünmek…
kargacık burgacık yazılar yazılar dolu kitaplar kitaplar dolu yazılar tüylü tüysüz kargalar yazılar yazılar dolusu mürekkep mürekkepten şekiller F H…
üsküdarda üsküpüler dokusa gerek kumrularcamları parıldıyor üsküdar evlerinin akşamüstleri camlı odalarda ne olsa gerekistanbula bakıp da beni görmeyen çocuklar camlı…
ejderhalar çıkarıyorum duvar kovuklarından alevler çıkarıyorum yağmur karaltılarında hazin yürüyorumuzattım ellerimi çok uzaklara gitmiş yıldızlar düşürmüş gelirken yıldızsız kalınca gece…
kilimimde namaz kılmaya gelen ayaklar ve en çok küçük parmakları beni görmeden üstüme basarlarşaşarım beni işleyenekilimimin nakışları nedircik yavrularına benzer…
yeşil yapraklar yeşil havuz yeşil yaprakların düştüğü havuz koyu yeşilve rüyamda fıskiyenin üstünde fırıl fırıl dönen insankırılmış merdivenlerde malta taşlarının…
Etli dudakların var yiyecek beni, korkuyorum pitekantropum dişim hayvanım birbirine yakın gözlerinden uzun ve yuvarlak sıcak karnından… gözlerin orman akşamlarından…
evlôim ni i vasilîya tu patrôsbütün resimler bizi gözetliyor tahtalardankani serâp eti ekmek îsus ve müselles içindeki başsız gözkîrya elêison…
başkasının çocuğu da olsan sen bir insan yavrususunbir insan yavrusunu sevmek istiyorum ağzı burnu kulağı ve sıcak kanı olan ve…
her şey güneşi seviyor hattâ denizler bile denizlerde nefes alan sen bile ve biz güneşi değil ışığını seven insanlarızgüneş içime…
billûr sarayında çengi dilârâ bahçede bin kaplumbağa ve inci ile donanmış filgidince açıldı kapılar ne iç oğlanları var ne cariyeler…
tahtadan yaptığım adam ne yemek yiyor ne konuşmak biliyor kaskatı gözlerle görünmez yerlere bakıyortahtadan yaptığım adam hatırlıyor ki bir zaman…
acaba ot gibi yerden mi bittim acaba denizlerde mi şaşırdım ve zamanı nasıl unutmaktayımzaman unutulunca mısri kadîm yaşanabiliyor kendimi unutunca…
bir adım attığım yerde ne vardı ki gitmemle kaybolduher adımımda sonsuz ben’leri koyuyorum boşluga ve yine ben dolmuyorumgeçip gittigim yerlerden…
bana aynada bir suret göründü benden başkası bilmem memleket-i çinden midir ya maçinden mi sordum kimsin diye bir kahkaha atıp…
Allahtan pencereler açmışlar içi sıkılan evlere pencereler olmasaydı nasıl gezerlerdi karanlıklarda ayağa kalkmış büyük böcekler nasıl tırmanırlardı merdivenlerdentahta evler eski…
adımı unuttum adı olmayan yerlerde ne in ne cin ne benî âdemzamanlar içinde kuşlar uçuyor kervanlar geçiyor bir iğne deliğindençarşılar…