Bunları da Okuyun
Can Yücel şiirleri
Temiz gömleğimi giydim talimden sonra Ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler İşte sen öyle bir serindin Tuzladan kaptılarla inerken şehre Ne…
Şey gibi hiçbirşeyim yahu Satır yazamıyorumSanki kendimle değil Dünyayla ölüyorumBağırsam bağırsam bağırsam Bağırdığımı duymuyorumTek bir musluk var açık Onunla akıyorumİstemeden…
Bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir Üleşemiyorlar zaar gece denen kemiği, Erken o bed sesli avcı, Ezân-ı Muhammedî Önüne katıyor…
Mitralgözüyle karşı tepelerden Biçtikçe siyah başaklarını gecenin Horull uykularımıza kasteden O tezayaklı eşkıya Suyolcu Memet Pehlivan Vadesi doldukta Güneş müfrezelerinin…
Yakın gözlüğümü yitirdim Yitirince seni kadın- Doğumun ardından Çatladı kapı sanki Öyle uzak bir doğu ki her şey Görünmüyor burnumun…
Dün ne güzeldi gün Dün bir dügün Vapurun bacasında bir zambak açmış Kulağımın zarında bir sümbül Tırnaklarım hepsi papatya Ayaklarımla…
Bu duvarlar bu ağaçlar Bu ağaç VE bu duvar… Arkadaşın dolmuşuyla gidiyoruz Beykoz’dan doğru Üsküdar… Böyle giderse böyle giderse bu…
Şu ölen çocuklar var ya Sana bana dünyaya…İlikleriniz donduğunda kışın Bir kaşık umut gerektiğinde O şişe gelecek aklınıza Pencerenin önünde…
Gardiyandı başımıza, kurt gibi bir gardiyan… Başı belaya girdi bir esrar dalgasından. Kuzu kuzu volta atıyor şimdi avluda. Sine-i millete…
Daldı gözlerim Denizin o tirşe ve hareli gözlerine Derken Poseydon’la beraber Kaldırıp başlarımızı güneşin Gülkokusu bacaklarına baktıkDerken martılar geçti Sıyırarak…
‘Ne şeymiş bu, bu dünyadan ayrılmak Demir tarar gibisin bigün Gözlerin arkalarda deryaya açılmak? ‘ Hadi bre gide gide dönmüşlüğüm…
Uyuyamazdı Oğuz Bey iki yıldır Sabahı edeceğim diye dört döner… Artık rahat uyuyor mirim, Ardından bakıyorum da Caddeyi geçişi gibi…
Dünyamın güzeli martılar Sizden nasıl da yok yere korkmuşum Kaşık Ada’nın orda! Dalın üstüme dalın Vurun beni, urun Denizanası kokan…
Deniz moruna kaptı beni Getiriyor götürüyor Zifiri bir laciverdiye doğru… Dalgalar ki yavaşlayan darbeleri kalbimin Vuracak ve duracak elbet o…
Sen değildin görüş günü tel örgüden görünen, Boncuklarla işlediğim suretindi o senin; Gölgenin güneşe nisbeti, leylim Hem seni ben, seni…
Dutlar düşüyor pıtır pıtır Memet Topçu’nun traktör gökgürültüsüyle Yaz geldi paldır küldür Yunus Emre indi Suya havaya toprağa Kulak’ın köpeği…
Ölüm ve Oğlum Ne yaman çiğköfteymiş ki bu ölüm Şalgam suları iniyor şakaklarımdan ben hala susuyorum Gözlerimle taşlarcasına bir kör…
Senden önce bir Rum papazdım Sakallarıyla bir eski korudan Meryem dağlarını ünledim miydi Keçiler şaşırırdı yolunuAllah için ben insan değildim…
Hava azdı bak, havai mai Düşüyor üstüme bir semavi Deterjamanın evren pulları… Ve teperken tipili yolları Bir garip uyku görmede…
kasabın çırağı apo onüç ondört yaşlarında çıta gibi bir oğlan baktım dolanıyor bizim sokakta ne lan, dedim, ne arıyorsun? amca,…