Bunları da Okuyun
Cezmi Ersöz şiirleri
Aşk için kötü olmayı seçtim kavuşmaların önünden koştum hep acısını senden çıkarttım içine çekmeye unuttuğun kalbindenSon gece anladım bu sessizlikten…
Uçurum dibinde nasıl göründügümü Merak edreim hep. Yüzümün aynadaki boşluguna hep bakmak isterdim. İnançlarımın kırık döküldügü yeri anlamak için kalabalıklar…
Hayat kitaplarda yazılan gibi değilmiş. Kitaplarda her kelimenin altında başka bir kelime gizliymiş. Her yüzün altına başka bir yüz… Böyle…
Kendini yalanlayan gölge zamanlardan düşman kiracılarımla geldim. Ruhumda iskeletim uğulduyordu terk edilmiş bir köprü gibi inançsızlıktan, ‘ailede ölmek’ maskesiyle geldim.Oysa…
Aşk değil bu merhamet akşamın durmayan atlarından anlıyorum bunu zaman boşluklarında dönmeyen başımdanİki sayıklama arasına bir günü sıkıştırıyorumBiliyorum, aşk değil…
Yıllar sonra itiraf etti. Üniversitede okuyan üç erkek çocuğu vardı ve faşizmin gemiyi azıya aldığı günlerdi. Silahlarını hayatlarının en üstün…
Sen şimdi dalgınlıklarına kaç, mürekkep balıgı gibi… Kalbindeki o eski sevdaları bir gölge gibi kullan. Çırpınan sevgini korumak için durmadan…
Simdilik beni en son sen ara uzunc melegi dolasip dursun odamda.Kis omuzlarini, kucult kendini birsey isteme, istemeye yeltenme arzuyu arzulama…
Yüzünü aradın sen hep en çok sevmek isterken bile… Bir bulsan yüzünü bir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini İstediğin gibi sevecektinOysa…
Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini çocukluğuna Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu o karanlık ışık… Yükün yok artık her sabah hoyrat bir…
Sanki sadece bana sarılarak uyuyunca nefes alabiliyordu… Uyku teslimiyettir…Uyuyan bir insanın bütün suçları bağışlanır… Uyku masumiyettir…Teslimiyetimi ve masumiyetimi sanki yalnızca…
İyi kalpli günahkar Kanaatkar ve şakacı bir gece lambası gibisin… Yanıyorsun sevişmelerin en koyusunda, Sönüyorsun binlerce bilmeceyle. Dışarıda mağrur, gizemli,…
Iste yine basbasayiz icimin acisi yine birlikteyiz ver elini sus ve ne olur incitme beniEy kalbimin agrisi ver elini cikalim…
Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan…
Cinsel açlık karanlık bir imgedir bu ülkede, durmaksızın ruhları eritir… Eritir köşede bucakta, her nasılsa filiz vermiş titrek ve incelikli…
Tek başına bir odada kalıyordun. Odanın duvarları baştan başa camdı. Baştan başa sımsıcak ruhtu… Odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun.…
Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle içinde güvensizlik ağaçları, küstüm otları kendini saklama çiçekleriÖzlem kirli bir kan gibi yüreklerimizi boğmasın…
Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi… Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla…
Biz seninle hep bayağılıktan kaçtık… Sıradan, basit, gündelik olandan. Küçük mutlulukları, hayatın içindeki o kanaatkar doyumları değil, hep trajediyi aradık.…
Gülben Anastasias hep duygularına göre hareket etti. Öyle yaşadı. Duyguları daha sahiciydi, onlara inandı. İlk kocasından ayrılıp Almanya’ya işçi olarak…