Bunları da Okuyun
Browsing: Enis Batur şiirleri
Bir tabak tarhana koydu önüne, bir avuç maydanoz; parmaklarını tutt………………..
Zaman, dolmakalemin kustuğu mürekkep damlasında biçim alır: Islak, aldığı ışıkla canlı, ………………..
(bir kaç önsezi)Trabzon: Yıllardır içime gömdügüm kaçak sevdaya hem büyütüp hem korkarak yataklık eden nefti düş: Sindiğin taşa bakıyorum da…
I Femme vous suis-je,et de grand sens. Sizin için kestim saçlarımı. Yıllardır uzattığım. Sizin için durdum ilk, dinlendim. Yıllardır yorduğum.…
Attar’ın öldüğü yaşa geldim yorgun, öfkeli; içimde belli belirsiz bir hızla sönen mum: Fitil bitti bitecek, yağ sürüyorum boşuna: Belki…
Sabahın eşiğinden devriye gözüm karşı tepeye hafif, uçarı bir hızla
Bir kutu dolusu anahtar. Régie des Tabacs de l’Empire Ottomane, paslanmış, kenarları delinmiş o kutunun ağırlığını tartmak güç. Çekmecelerin, evrak…
Ben daha yokum ‘Sizi kendi şehirlerime götürmeliydim’ demişti adam. ‘Kendi sokaklarıma, çıkmazlarıma, durmadan taşındığım, hiçbirini unutmadığım evler………………..
Borges’in hülyalı masalını anımsadım, Ege’de bir sabah: Ben de Paracelsus gibi gülü küle dönüştüren ateşe yakarıp külü ………………..
Gümüş düşlerimin içinde dolaştı geceden geceye iri ğöğüslü Tatar kadınları ve köpük köpük bir at,saçakları dövdü yağmur,saç damlarda bir akordun…
Yıldan yıla geçerken hikayeler topladım evlerde, çıkından çıkına doldum taşırdım hiç bir yere sığmayan ölüm dirim haberlerini, çıkamadığım yokuşları bağışlıyorum…
Zaman da değilGidilebilse, ne çok iz kalıyor geride. ‘Belki zaman’, diye düşünüyor adam: ‘Zaman eksiltebilir birikeni’. Oysa ne zaman, ne…
Bekledik, gelmediler. Açtık pencereleri, kulak kesildik seslere gündüz ve gece, taradık tek tek istasyona inen yorgun yüzleri, ufuktaki lekelere ayarladık…
Takvimin, ağır, kadınsı dönüşünde hayat musluğuna biriken anları paylaşamıyor insan kimseyle : Ne coşku, ne buruk tad, bir lo………………..
Pus, sis, alaca bir tesbih saatler, çeviriyorum. Bir düğme açıyorum yakamda, bir başka düğme kapanıyor, çıkıp yürüyorum
‘Bu sarı, tok tütünü senin için ayırdım; senin için soydum domatesin kabuğunu, senin için dildim, tuzladım’.’Senin iç………………..
Bazı yolculuklarımı Gece`ye benzetiyorum ben. Kendi karanlığımın, ama bir başkasının uykusunun içinde başlayan, gelişen seferler onlar. Kaybolmaktan, kayboluştan söz etmiyorum…
Gecemden uykuyu söküp aldilar, yüzümden gamzeyi: Aynalara durdum günden güne, boy aynalarina serdim posumu, vitr………………..
‘İnanılır gibi değil: Bir kelime arıyoruz şimdi’.Kıyıya yaklasıyorlar ‘Bakma………………..
Eskiden bir bahar vardı, lavta ve arp, düşmezdi elimizden Le Rouge et Le Noir; üşürdü kadınlar, ellerimiz eldiven, atkıydı kollarımız…