Bunları da Okuyun
Necdet Evliyagil şiirleri
Işık Ulaşamadı karanlığa, Karanlık tümden Özlem çekti aydınlığa; Simsiyah bir yaşantıda, İnsanlar birbirini görmeden, El – ele vermeden Ve sevmeden…
Birgün Yine bulaşacaklardı, Aydıldıkları Çınar’ın gölgesinde; İlk günkü gibi Mutlu olacaklardı, Tüm bir yaşantı boyu Birbirlerini Bırakmayacaklardı..Birgün Yine buluşacaklardı, Kabuğunda…
Yarınlar deyip geçmeyelim, Üzüntülerimize-sevinçlerimize Yenik düşmeyelim. Yarın herşey değişirken; Çocuklar doğarken, Bebekler büyürken; İnsanlar yaşlanırken, Mezarlar çoğalırken Değişmeyen nedir? Yalnız…
Hepimizin yaşantısında Zaman zaman, Bir yalnızlık vardır; Yalnızlıktan üşüdüğü Ve ürktüğü..Hepimizin yaşantısında Zaman zaman, Bir kalabalık vardır; Kalabalıktan bezdiği Ve…
Yolu yarı etmişsen korkma, Yaş elliyi aşmışsa aldırma, Artık yaşasan da olur yaşamasanda; Çünkü alışmışsındır varlığa da yokluğa da…Bir düş…
Işığı tut Bırakma…Rüzgarı tut Bırakma…Suyu tut Bırakma…Aşkı tut Ve bırak,
Çağla yeşili bir bakış, İstanbul’u karış – karış Derinlemesine, Güzelliğine yaşattı. Ve Boğaziçi’ni hatırlattı; O anda bulutlu Puslu İstanbul’u Çağla…
Aydınlık, Bütün ölgünlüğüyle Güze dönüşdü Boğaziçi’nde; Bir gri dalgacık Ürpertircesine derinliğine, Durgun sularla öpüşdü. Eski sonbaharların Ilık anıları, Gözleri buğuladı;…
Denizin; Yaprakların dökülmesini andıran Kuru ve hışırtılı seslerini Duyabiliyor musun? Boğaziçi’nin, Sonbaharlarda kaldırımlara saçılan Eflâtun renkli erguvan çiçeklerini Avuçlayabiliyor musun?…
Sana Güneş’i sunuyorum; Işınlarından bana Bir tutam verir misin? Sana Rüzgar’ı gönderiyorum; Esintilerinden bana Bir avuç verir misin? Sana Yağmur’u…
Sonsuz düşünceler arasında Kaldık, bütün bir ömür boyu..Sonsuz yarınların arkasında Saklandık, her geçen gün boyu..Sonsuzlukların bittiği biranda Uzandık toprağa bir…
Işık, Işığını yitirdi, Tüm karanlık Çöktü aydınlıklara; Yaşantı, Yaşamını bitirdi, Gölgeler Artık uzanamadı Kaldırımlara. Kaldırımlar, Yoksun kaldılar Aydınlıktan; Renkler, Birer…
Terketsen de tüm aydınlık yolları, Kilitli kapıların önünde kalsan da; Kovalamak istediğin özlem dolu anları Yitirdikçe hatırlasan ve sarılsan da…Koklayabileceğini…
Yapraklar döküldü, Çiçekler, Birer – birer Dallarda öldü, Kuşlar da göçtü, Uzaklara gitti diye üzülme. Dökülen yapraklar, Giden kuşlarla Çiçekler…
Karanlık Bulutlar sarmış etrafımızı, Gözümüz görmez Sesimiz duyulmaz olmuş; Ellerimiz boşlukta kalmış Seçemiyor, tutamıyor eşyayı.Karanlık, Kapkaranlık odalara Hapsedilmişiz sanki; Ciğerlerimize…
Ruh yaralandı, Kilitlendi hayal kapısı, Terk etti aşk ümitleri; Fakat, kalb gene durmadı..Görünmeyen sonsuzlukta Kaybolan ömür; Ve hüzün dolu Gözyaşını…
Renkler, Çözülseler birer birer.. Mavi Gök yüzünde; Siyah Kederlerin elinde; Kırmızı Guruba açılan pencerede; Yeşil Sevgilinin gözünde kalsa.. Ve yapraklar…
Sonbaharların En sihirli, En esintili, En doyumsuz sabahlarındayız; Üstelik bir de İstanbul’da Cennet Boğaz’dayız.. Solgun renklerin, Cıvıl – cıvıl oynaşdığı,…
İstanbul’u yitirdik Ankara yollarında. Ses gibi, Rüzgâr gibi, Su gibi.. Sabahın ilk aydınlığında Kaybettiğimiz, Uğruna bütün bir ömür Verdiğimiz, Arayıp…
Sen Bulutu ağlatma, Bulut ol ağlan..Sen Rüzgârı kovalatma, Rüzgâr ol kovalan..Sen Denizi kucaklatma, Deniz ol kucaklan..Sen Maviyi yakalatma, Mavi ol…