Bunları da Okuyun
Browsing: Necip Fazıl Kısakürek şiirleri
Halim, açık denizde düdük çalan bir gemi; Kim duyar, ötelerden haber veren bestemi? ….
Mevsimler cücelere def çalıyor gerdekte, Devin yalnızlığını sular bestelemekte.
Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim; Görevi olmasaydı sol elimi keserdim…
Şafakta, namaz vakti bana uzatılan zarf; Kelime bu zarftadır, gerisi sadece harf…
Varlık yalnız Bir’dedir, Toplam bölüm hep birde… Devam eden yalnız bir, sayıda dört tekbirde…
Renk renk hâtıralarım oda oda silindi; Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.
Göz attığım her şeyde işte o şeydir eksik; Mekân kopuk kopuktur, zamanda kesik kesik…
Başım çığlıklı çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu unut! Zafar araban senin, gıcırtılı bir tabut…
Bir anlık emanetle ne türlü övünelim; Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim! ..
Yüce Şah-ı Nakşibend, Nakkaş ve Nakış onda Bütün içi dışıyle ölüme bakış onda…
Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca; Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca.
Bıçaklarım su oldu, boyuna bilenmekten; Bitti benlik madenim her ân törpülenmekten.
Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette; Âlim ki, hayreti yok, ne boş yere gayrette!
Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin! Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan; Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan! ! …
“Zehirle pişmiş aşı yemeğe kimler gelir? ” Dilsizce, yalnız Allah demeye kimler gelir?
Gel beri, kurtuluş ordusunun tuğu ol! Hürriyet mi dileğin, Allah’ın tutuğu ol!
Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki? Orda o varken, burda bırakılmaz ne var ki?
Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış Bu eski heykelin yanaklarında. Yapraktan saçını yerlere yaymış, Sonbahar ağlıyor ayaklarında. Süzüyor ufukta bir…