Bunları da Okuyun
Nurullah Genç şiirleri
bir hitit lalesi tanıyordum ilk defa masum bir aldanıştı hayat pencerelerde intiharı koklayan çiçeklerle beraber çığlıklarıma tutkun bir kuyunun dibinde…
ResimlerSolsun mu ardında bütün resimler Bir güz kalsın yollarında, bir de ben Bu kambur feryadı hangi dert dinler Döner mi,…
Sende sevgidir zaman ve Leyla’dır Kulak ver, tükenmeyen âh ü zârıma, gözler Ey, dikenli yolları gökyüzüne bağlayan Bir hayali dilberin…
reddini doldurursa avucuma kan gibi kırmızı bir çığlıkla yırtılır dudaklarım: ‘ söylememeliydim biliyorum! …’ kırılsa da baharı bekleyen pencereler akrebin…
Beklemiyorum artık yıldızları ve seni Avuçlarımda yorgun bir ıstırap, bir kalem Yollarına bıraktım bozulan mihengimi Girsem yer kabuğuna, kahrın kuytularına…
Gözlerin gökyüzüne ihanet ediyorsa Hâlâ nazlı kuğular kuşatmışsa aklını Belli ki bir kelebek bekliyor avuçların Bırak bir bedestene gizlini ve…
aldırma, kaldığıma tenhâda böyle sessiz derdime vâkıf olan simurg bile çâresiz asırlar taşıyacak alnında mühür gibi yurdunda en karanlık zindan…
Rüzgârına kapıldım hazin bir sonbaharın Ahengine büründüm çıldıran aynaların Korkunç bir heyulada gömüldükçe derine Kapandım kan dağının hayalet evlerine Günlerimi…
İkinci yangınBir nevâ perdesinde filizlenen kıvılcım Narçiçeklerine son rüyayı hatırlatır Alevden bir gergefse tahammül, ruhumuzun Titrek avuçlarına her gece kan…
Son yangınKül oldu coşku ve âh; nazlı aksın ister su İster okyanusları salsın toprağa birden Toprak her damlasında bir deniz…
sen yokken, ırmaklarım bilmezdi denizleri su, kalbimin tahtına damlardı sade siyah hangi duraklarından geçseydim şehirlerin bitkin aşklar görürdüm ömrün aynalarında…
sen gideli ardında sadece hüzün bir de rıhtımların şarkısı kaldısenin senden öte bir şeyler olduğunu biliyorum, ama akşam oluyor ruhumu…
Şüphenin kaynağı kurusa bir gün Kurtulsam yalancı vesveselerden Başlasa ebedi bitmeyen düğün Gökyüzüne uçsam minarelerdenIşığın geldiği ülkeye doğru Korkudan, hüzünden,…
İÇİM İÇİME SIĞMIYORHavanın dumanlı Vaktin dar olduğu bir zamanda Bu sözü bir gül gibi bıraktın yüreğime: “İçim içime sığmıyor! .”…
Sana göre değilim; sırtımda kambur viraneleri ömrün Ellerimde birikmiş kan damlaları; ayaklarım tutuklu Yüzüm istediğince taze değil; kirpiklerim yıpranmış Gözlerim…
tanyerinde O’nunla mı buluştun yeryüzünü O’nunla mı bölüştün mahzende mi, sokakta mı, kırda mı orduların çarpıştığı yerde mi bilmiyorum hala…
ırmakların O’na doğru akmalı çiçeklerin O’nun için kokmalı sellerini, depremini dizginle uğraşmasın akbabayla, kuzgunla kar yağsa da, buzlasa da yolların…
gözümden bu siyah perdeyi kaldır sana muştulanan esrarı bildir samanyolunda mı aramalıyım bulup saçlarını taramalıyım yürek harab oldu; artık sine…
Kalbim hep o hülyâyı anar, baktıkça sana Teselli buluyorum yüzünde, anlasana Oysa aldatılıyor tablolar meyhanede Bir yanda resimleri yakan Eflâkî…
Toprak anladı beni, ölüler ve diriler Köstebekler hüzünle gülümsüyor derinde Ruhumu aldatıyor yüzün diye periler Uzak bir seyyarenin karanlığında kaldın…