Bunları da Okuyun
Sunay Akın şiirleri
Kamaralarında çıplak kadın resimlerinin asıldığı savaş gemisinden bozma bir jilet her traş oluşumda hem okşar hem kanatır tenimi
Umut dolu tarlakuşları kentin kıyısına hep gece kondu
Tutsak olacağını bilerek yine bu sabah demirparmaklıktan içeri usulca sızdı güneş Yasaklanınca görüş gününde çiçek getirilmesi arka duvarın dibinde sarmaşık…
Mustafa Öz’eGirecektin elbette trapezcinin gözüne sendin çünkü salıncakta ellerini korkusuzca bırakan ama üçüncü sınıf da olsa hiçbir sirk çadır kurmadı…
Türkçeyi askerde öğrenen bir Kürt dost olduğu martıya heceletir etiketini: Hayal nice kırıklığı yapıştırır Kız Kulesi denizin rafında unuttuğunuz ah,…
Bir an önce görülsün diye Akdeniz Toroslar’da ağaçlar hep çocuk kalır
Havalar ısınmaya başlayınca bu aşk da biter ben ki bırakırken bir anlık gülümsediniz diye paltonuzun sıcaklığıyla avunan vestiyerGöremezsiniz çocukluğumun siyah…
Yalnızca ben bilirim diktatör heykellerine pislemek için göç ettiğini dünyadaki bütün kuşların
Savaşhaberleriyle dolu renkli gazete sayfalarını katlayıp bir çocuk üstüste kesiyor özene bezene elindeki makas ileVe insanlar oluşuyor kağıttan tutuşmuşlar elele
Ne zaman elektrik verilse bedenimin tek bir hücresine aydınlanıyor yurdumun lambasız bütün evleri
Boyadılar koca duvarı rengarenk yazılarla doldurdular elinde gazoz şişesiyle bir de gülen kız resmi çizdiler ağzı bir karış açıkOysa duvarın…
incitirim korkusuyla yıkarken nasıl da usulca gezdirirdi ellerini teninde annen…
Dürüst olalım beyler İlk adım sizden Sökün savaş gemilerinden Can simitlerini
Yurdundan çok uzaklarda ölmüş bir askerin kafatası kendisini bulan çocukların ellerinde hiç bilmediği oyunlara alet oluyorduikinci defa.
Gördünüz mü keyfini generalin başını sıkarken yüzünde çıkan sivil’cenin(Antik Acılar)Sunay Akın
Ne yak Mektubun ucunu, Ne sevgini Sayfalar dolusu Dile getir….Zarfı kapatırken yalnız, Kuytu dudaklarını Çokça değdir…..
Şiirden kovduğu uyağın dönüp dolaşıp sonunda mezar taşına konması ne garip:Orhan Veli 1914 – 1950
Deniz kıyısında bir martıyla konuşurken görüyormuş dostlarım beni sürekli bir kaptanım çünkü kağıt gemilerden emekliKılları uzadıkça ellerimin unuttum kağıtlardan nasıl…
Yine bir kömür kütürdedi sobada kayıp bir madencinin kalbi rastgeldi atıverdi sıcak odada
Mahalledeki çocukların piç diye kızdırdığı ayakkabı boyacısı babasının özlemiyle önüne kurar sandığını meçhul asker anıtının!