Bunları da Okuyun
Sunay Akın şiirleri
Sevgilim kızma sakın ve lütfen yanlış anlama kırmızı rujunu sürünce paramın yetmediği elma şekerleri geliyor aklıma
Odunsuz bir sobanın yanında titreyen çocuğu görse yağmur gözyaşlarını odaya tavanarasındaki delikten usulca bırakır
Kesik bileklerimi göstererek girdim sinema kapısından içeri bendim sefer öncesi korkaklar kadınlarının yanına dönsün sözüyle padişahın ordudan ayrılan yeniçeriKapındaki postalları…
Oybirliğiyle koyunlar keçiyi seçer kendilerine başkan oysa sürünün başına kurdun akrabası köpeği koyar çoban
Ne kadar aradıysam suyunda bulamadım tak’ları zaman denilen kuyunun yüzümde bu yüzden yalnızca tik’lerini taşırım çocukluğumun Yarısını tuttum çocuk doktoru…
Usulca verir misiniz son nefesinizi yolunu şaşırmasın diye yastığınızda gezinen böceğe
Sağır ve dilsiz ki okşarken sevgilisinin tenini elleriyle hem sevişir hem konuşur
Gülemedim ki hiç hasta yatağının başucunda haberi bu yüzden yoktur annemin sol yanağımdaki gamzedenKomodinin üstündeki ilaçların sayısı arttıkça kutularından yaptığım…
O siyahtı kurşuna dizenler beyaz silah sesinden ürkerek gökyüzüne uçuşan kuşlar bembeyaz
Yedi kova su yeterliydi sıvas’taki ateşi söndürmek için oysa her biri devlet dairesindeki kovaların üstüne yazılı altı harfli bir sözcüktü…
Afiyetle yiyor gökten düşen üç elmayı apartmandaki çocuklar annemin her gece anlattığı öykülerin sonundaBana ise çöpleri kalıyor evimiz çünkü bodrum…
Mahalledeki en güzel kızın duvara aynasından yansıttığı ışığı nedendir bilmem hep ben yakalardım onca çocuğun elleri arasından.
Son evi gösterin bana İstanbul’da vapur sesinin duyulduğu ki kapısını çalıp söyleyeyim içindekilere daha çok kedi yavrusu ezilsin diye eski…
Artıyor kara çarşaflılar yurdumun her köşesinde neden olacak siyaha boyanıp kadınlara giydiriliyor yıkılan sinemalardan geriye kalan onca beyaz perde!
Kestik artık umudu yağmurdan yürek biçimini alsa da gökyüzündeki küçük bulut
Aslında ben daha güzel ölürdüm arka bahçede askercilik oynarken tahta tüfeğimle toprağa uzanır annemin sesiyle doğrulurdum hemen -Çabuk kalk üstün…
Nazım Hikmet vapuru deniz ile arasına dökülen asfaltı kırar ve özgürlüğüne kavuşturur salacak iskelesini batmak pahasınaCan Yücel vapuru alaycı bir…
I Buzdağına çarptın mı bilmiyorum ama Titanik gibi oldu batışın bir sen vardın çünkü şiirin dört bacalı şairiDalgaların kıyıya vurduğu…
Zeynep ve Derviş’e Nasıl da çok istemiştim savaşa gitmeden sevgilimle evlenmeyi ama nereden bilebilirdim ki silahın demirine çarpıp saklandığım yeri…
Kuru bir ot gibi yaşıyorum gözlerden uzak patika bir yolun kıyısındaTek suçum sap olamamak baltanın kanlı oyunlarınaAma yine de umut…