Bunları da Okuyun
Yılmaz Erdoğan şiirleri
korkutma beni bu yaşlı başsız kelli felsiz halimle gereğinden ziyade güzelsin zaten aklımı çelme takma fikrime aksak ritimler o havaya…
yedi iklim geçer, ağarıp solan güz ışıklarından yalan pencerelere doğru…uykularda olur ne olursa yangınlar, takvim ziyanları, gömülü sevdalar…iksir gibi yayılır…
Ölümüm senden olur bilinsin ne uçsuz bir kan akışı ne buğusu kadehte rakının, ela ve sonsuz bir teneşir uykusu gözlerinin…
Koşulacak bir sanci gibi inceden genceden aktım geceye ihtiyar sokaklarda acemi lambalar ve ıslak bir ışık ilkbahara ilkbaharın günahı olmaz…
kavun kokulu odaların rayihasıdır karışan sulara senin fikrinle yoğrulmuş bir eser yoktur yüzümün sana traşlanmış bölümünde çoğu çiçekli kimi şarkılar…
gözüme ilişti gözün içimde infilak saati! yasak baktın nikotin sıcaklığıma, bir sigara daha yaklaşıyor bahar… ellerin yanında değil, gemiler kalkıyor…
ağbi, dedi bir söz var, dilimle yüreğim arasına sıkışmış belki on yıl belki onbeş gider gelir usumun uslanmayan yerlerine, bir…
bir ufukta bitiyor yüzün ve başka bir gökyüzü başlıyor komşu ellerle sarmalanıyorsun yanıyorsun…ne kadar övülsen az avazım çıktığı kadar susuyorum…
mevsim dışı sarışın bir kederdin soğuk yazlıkta… Sayfiye hanımın tembel düşlerine ve çıplak ayakla betona basıyordu yaz.. bense paslanmış bir…
Neden gulmesin gul gibi yuzler; Nicin aglasin o guzel gozler; Niye sevgiye sevimsiz sozler, Soylenir diye sasar aglarim. Su gordugumuz…
Sevidir öz türkçe Tüm belaların mümessili Her dilde aynı sızıyı hatırlatır Yalnızlık Bakma kemik sesidir sesimin içine sızan Kırılmaktadır sabah…
Adını savurur rüzgar, Saçlarının niyetine. Aşka küserim sonra,ülserim azar, Azar azar düşer şakaklarıma mart akları.Bak ne güzel erken bahar açmış…
biraz kekredir derler buranın suyu beşe beş dayanakları vardır duvarlarının çünkü toprak kayar uyku zamanı taş yerinde değil düşerken ağırdır…
tam soruyordum “madem ölecektin niçin bu kadar güzeldin?” peçetedeki balığı gördüm ağlıyordu niçin ağlar peçetedeki balık diye sordum bir mendil…
yaralı yanlarımı kuşanıyorum çırılçıplak ve erkek uykuların kadar uyanık ve yenik şiirler kadariçtikçe cam kırıklarına basıyorum hayatımın yeniliyorum galip gelen…
orada bizans orada topkapı ve surlar ve rutubet,aslanım! şimdiki zamanlarda aklım geniş zamanlardaki rehavet!şiirdik bütün aşkşamları seninle saçından bir dal…
Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar O sevip gitmekse o Çok uzak ve yemyeşil bakmaksa Tanrım nereye baksam yeşil kasırgalar
sana uykular taşıyacağım deliksiz süslü kahvaltılar gibi kahvaltısız sabahlar seni uyandırmanın en güzel yolunu bulup kıyamayacağım uyandırmaya kimse görmüş değil…
“Korkmuyor musunuz” diye sormuştum Zonguldak’ta bir madenci ağbime. “Korkup da napacan” demişti, “korkuyla yaşanmaz ki.” Kocaman harflerle ‘önce güvenlik ’…
böyle zamansız güneşli, umulmadık mavi günlerde bir bekleme salonu yalnızlığına bürünüyorum.. iliklerimdeki yitik aşkı sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum… sanki şiirini…