Sönmüş her ışık kubbenin altında kederden,
Gülmez o hayal ufka bakıp pencerelerden.
Hiçbir cama vurmaz, o kızıl dalgalı saçlar,
Yaprakları düşmüş düşünür yorgun ağaçlar.
Yollarda çakıllar bile sızlar adım atsan
Kuşlar konacak avcuna halsiz… el uzatsan!
Küsmüş gibi her şey elimizden güne, fecre,
Bir zindana benzer güneşin battığı hücre.
Sahil boyunun dar kapısından girecek çok,
Mermer sarayın ön kapısından çıkan er yok.
Bilmiş gibi içlerdeki ye’sin nedir aslı,
Rıhtımdaki ıslak kara taşlar bile yaslı.
Öksüz mü saray, hasta mı yol, içli mi bahçe?
Matem mi sunar gökte bulut, daldaki serçe?
Ay yıldızı aldık da senin üstüne sardık,
Ey dertli saray! Kâbe mi oldun bize artık?
Dehlizlere girsek ve bağırsak: Ata! Gazi!
Bir ses gelecektir bize eyvah: O da mazi!