Gördüm, onları, gördüm,
Çatlak gözleri vardı
Kenevir sakalları
Geçtiler patikadan.
Çerden çöpten iki kol
Bir sırt kurumuş ottan.
Yaralı, delik-deşik, mafsalları ayrılmış
Savaştan çıkmış gibi
Geldiler uzaklardan.
Kulaklar üstünde yamrı-yumru bir şapka,
Bir de yeşil elbise kuzukulağı gibi;
İkiydi, üç oldular, gördüm on tanesinin
Dönüşünü ormandan.
Canımı alıverdi içlerinden birisi
Ve şimdi benim canım tıpkı bir çan gibidir
Onun cebinde çalan.
Derimi alıverdi derken başka bir adam
-Kimseye duyurmayın-
Farkı yoktur derimin
Pörsümüş bir davuldan.
Bu kaskatı toprağa
İplerle bağladılar beni ayaklarımdan;
Bana bakın, bana bakın
Kelimeyim artık ben.
Bir köylüdür bizleri çıplak toprağa çakan,
Çıktı geldi habersiz.
Onların hepsi ve ben, eski elbiseleriz
Alaya aldıkları küçücük çocukların,
İri kargalarla kuzgunları bekleyen.
Nalıncı
Çocuklar okuldan çıkar şen şatır
Çılgın sürüsünü hatırlatır
Bir şıkırtıdır gider kaldırım kaldırım
Ah siyah nalın! Vah beyaz nalın!
-Gidin piç kuruları şamatayı kesin
Ortalıkta böyle gürültü etmeyin
Hele can alıp verirken komşuda, yağız
Ölüm döşeğinde bir adamcağız.
-Söylenip durma öyle kadın kişi
Kanadın açmak üzere can kuşu
Şıkırdasın bırak kaldırım kaldırım
Ah siyah nalın! Vah beyaz nalın!
Dinlerim uzaktan halka halka olmuşlar
Devranla ruhumla bir döner dururlar
Şıkırdasın bırak kaldırım kaldırım
Ah siyah nalın! Vah beyaz nalın!
Gölgeler
Senin ışınlarınla delinen
Hafif yapraklar,
Güneş,
Sakin gölgeler sürüsü
Bir çoban gibi geziniyorsun
Bahçeler ve bostanlar içinde.