Bunları da Okuyun

    Yeni Mektup Aldım Şiiri – Aşık Veysel Şatıroğlu

    29 Aralık 2021

    Saint-Antoine’ın Sevişme Vakti Şiiri – İlhan Berk

    29 Aralık 2021

    Negresco,1915 Şiiri – Enis Batur

    29 Aralık 2021

    Parça Parça – 3 Şiiri – Can Yücel

    28 Aralık 2021

    Akşamı Geciktirebilirsin Belki Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Dertliyim (Nedir Hey Erenler) Şiiri – Nesimi Çimen

    29 Aralık 2021

    Seferberlik Şiiri – Ruhi Su

    29 Aralık 2021

    Ben Bir Siyah Arap Olsam Şiiri – Ercişli Emrah

    29 Aralık 2021

    Tuz Şiiri – Bedri Rahmi Eyüboğlu

    29 Aralık 2021

    Enginli Yüksekli İnen Turnalar Şiiri – Dadaloğlu

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Ferman Karaçam»Bir Leyla Düşü Şiiri – Ferman Karaçam

    Bir Leyla Düşü Şiiri – Ferman Karaçam

    Ferman Karaçam- Ferman Karaçam
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Kan yürüyor incecik damarlarından yapraklara,

    sevda sözleri fısıldıyor rüzgar çam fidelerine

    ki onlar har’lanmış gül tomurcukları arasından

    derilmiş binbir sırdır sevgililer arasında söylenir sadece.

    Bir de dağ doruklarından geçen al kanatlı turnalara söylenir.

    Turnalar ki bazen gurbeti sılaya, bazen sılayı gurbete taşır.

    Ve bir türkü yollanır ardından turnaların:

    Allı turnam bizim ele varırsan…ya da

    Gün vurmuş yar hayaline

    Doyamadım ben tadına

    Desem dil incitir demem

    Kurban olayım adına

    Şöyle mi söylemeli yoksa;

    Güllerden taç yapıp başına koysam

    İçinde birinin yaprağı olsam

    Taşır’mıydın beni gül yüzlü yarim

    Bir mevsim başında sararıp solsam

    Derin gök yüzün de asılısın, derin sularına yöneldim

    Derin sancılar içindeyim.

    Düşlerde kavrulan

    Bir mavi akşam

    Aktı gözlerimden

    Kan rengi Leyla

    Duyuyor musun sesimi?

    Titrek sesimin kırıntıları dökülüyor mu çevrene

    Sesim bir pervane gibi dönüyor mu etrafında.

    Elindeki papatya yapraklarının ucunda sararmış incecik.

    Kıvrımları tutmaya çalış/etrafını dikkatle incele, gözünü aç,

    vaktine düştüm, aç gözünü Leyla,

    aç ve bak,

    nice mahur besteler ekledik şarkılara nice sayfalar tarih kitaplarına.

    Susuz kalmış bir ceylanın bakışlarında ıslandı yazmalarımız

    Dillerimiz lal Üstümüz lekeli

    Nice kanayan sessizlikler boşalttık

    okul kapıların da bu ülkenin.

    Ve şimdi acı’yı şiirin damarlarından yürütüp

    kıyılarına boşaltacağım İstanbul’un

    Ve şimdi milyonlarca kilotonluk kelimeler

    patlatacağım Ankara’nın bulvarlarında.

    Çünkü hücrelerim senin işgalinde,

    İliklerime kadar sen olmuşum.

    Çiçek yağmuru bakışından süzülen serabın,

    bahar kokan sesinle gelen sevincin peşindeyim.

    Ve bir ömür peşinden geleceğim.

    Gönlümde ki ateşi sesin soğutuyor,

    bulutlara yaslanıp ince ince yağıyorsun yüreğime,

    umut ektin hayatıma, damarlarıma sevgi

    Pompaladın, hayalle tanıştırdın beni.

    Deniz’i, ay’ı, ay ışığını, şehri, gün’ü,

    güneş’i tanıttın bana.

    Yağmuru yaşattın, yağmur olup yağarak bedenime.

    Kış’ı kış soğukların da ateşler içinde kavrulmayı öğrettin.

    İlkbaharı, ilkbahar güneşinin altında ayrılık üşümeleri yaşattın bana.

    Önce zindan dan ışığa, sonra tekrar aydınlıktan zindana attın beni.

    Topraktan fışkıran bir gül fidesi gibi toprağından doğurdun beni

    Ve sonra bu fideyi ateşlere attın.

    Halden hale soktun,

    kaptan kaba doldurup boşalttın beni.

    Irmaklar gibi başımı taşlara vura vura okyanusuna akıyorum,

    akıyoruz şimdi.

    Bir yaprakcık gibi tutunduk kocaman gövdene,

    tutunduğumuzu sandık, sanmaya devam edeceğiz,

    Ufalayıp toz zerreleri halinde dallarından atıncaya dek.

    Bir yağmura tutuldu içimin sonbaharı

    Hiçbir mevsim bilmiyor kahreden bu hicranı

    Hep çıldırtan bu ateş yanıyor derinlerde

    Hiçbir ateş yakmıyor bu ateşi sultanım

    Bir sağnaktır gözlerin iniyor göklerimden

    Ve alevden deryalar kaynıyor dört bir yanda

    Ah dinmiyor İstanbul dinmiyor bu dalgalar

    Sabah olmadan unutuldu yağmurun tadı.

    Geriye nemli gözleri kaldı Üsküdar sokaklarının.

    Dağ gibi çöktün Çamlıca’nın omuzlarına.

    Dağ dağ dağladın İstanbul kıyılarını.

    Kıyıda ki minik park’ın çiçeklerinde deli rüzgarlar gibi dolaşıyor kokun.

    Nemli bir soğuk gibi yürek kapılarından giriyorsun.

    Kapı pervazlarından sızıyorsun İstanbul gecelerinin.

    Mavi bir sızı gibi, çılgın bir gün hüzmesi gibi,

    bütün dillerden yükselen ağıt gibi,

    bütün şarkılarda seslenen nağmeler gibi,

    kor külçeleri gibi dökülüyorsun İstanbul gecelerine.

    İstanbul gecelerinde görülen rüyalara sızıyor,

    uykularını kemiriyorsun genç kızların.

    Güneşin kalbi insin kalbine Leyla, sus Leyla,

    serin ol Leyla, Leyla ah Leyla.

    Vakit gidiyor dönüşü yok bu kervanın

    en içli türküleri içiyorum zifir gecelerde.

    Aç kapını ve gör

    şehrayn denizlere düşüyor vaktin

    vakit gidiyor lal lal’dır ebediyyen

    oturur bir siyah taş gibi yüreğine

    koynuna bastırdığın fotoğraf

    Bastır sesini tümseklerin, vahaların, çöllerin.

    Bastır ve sustur sesini vaktin.

    “Mor kıvılcımlar geçiyor darmadağın gecelerimizden,

    acı’dan oyalarla etrafını süslediğimiz nice mendiller

    çürüttük biz bu zifir gecelerde-Leyla.

    Senin mendillerini ise çatlayan damarlarımıza bastırıyoruz”

    Biliyorum Leyla

    sözümü bıçak gibi kesecekler,

    daha senin adını anmadan kül olacağım ben.

    “Adın kurtuluştur, ama ben söylememeliyim,,

    İşte böyle türküler çağırmalıyım, her renk’ten,

    her ses’ten her dilden ki,

    herkes kendi dilince, rengince anlasın.

    Gülleri çiçeklenir, çiçekleri dillenirdi

    sen gülünce İstanbulun.

    Ağladığında sonbahar, güldüğünde ilkbahardı

    ve kanaryalar kanatlanırdı sesinden.

    Özlediğinde gurbeti, kızdığında rüzgarı,

    sevdiğinde sılası, tebessümünde vuslatı,

    hüznünde bayramı kanatlanırdı İstanbul’un.

    Her kıyısında, kıyılarının her taşında

    alevden dalgalar gibi vuruyorsun yüzüme,

    kabarıp yitiyor gülücüklerin beyaz köpüklerde.

    Bir Leyla Düşü Şiiri - Ferman Karaçam Bir Leyla Düşü Şiiri - Ferman Karaçam şiiri Ferman Karaçam şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Susmalısın Şiiri – Ferman Karaçam

    Sürgün Şiiri – Ferman Karaçam

    Zifir Tortular Şiiri – Ferman Karaçam

    Yüreğe Akan Sözler Şiiri – Ferman Karaçam

    Yorgun Düş Şiiri – Ferman Karaçam

    Yazmak Şiiri – Ferman Karaçam

    Bunları da Okuyun

    Güzelleme Şiiri – Ahmet Kutsi Tecer

    29 Aralık 2021

    Kalan Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Gerici Şiiri – Arif Nihat Asya

    29 Aralık 2021

    Gönül Yapraklarım Şiiri – Ahmet Hamdi Tanpınar

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Aziz Mahmud Hüdayi

    Dîvân-ı İlâhîyât 151 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    Aziz Mahmud Hüdayi

    Elâ yâ es‘ade’l-evlâd Da‘i’d-dunyâ ve hemme’z-zâd Ve cânib kulle mâ ta‘tâd Ve lâzim hidmete’l-ustâdTecevva‘ key…

    Kim Kaldı Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021

    Yol Şiiri – A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu)

    29 Aralık 2021

    Bendedir Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Ulu Ulu Kervan Geçen Şiiri – Aşık Paşa

    29 Aralık 2021

    Kurban Olam Yaradan’a Yaz Geldi Şiiri – Ruhsati

    29 Aralık 2021

    Âgâz-ı Gazeliyyât 335 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Agah şiirleri Ruhsati şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Karacaoğlan şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.