Vakte gergef gibi düşen Eylül yağmurları işliyorum.
Kadehimde donuk ve körpe bakışı sonbaharın.
Kandil yanıyor, gece ışılıyor.
Yakamozlara ıslık çalıyorum
ve saçların kıyılara dağılıyor sevgili Eylül.
Sen bana gelmesen de bulurum seni,
çünkü ben,”mavi mevsimlerin yakamozuyum,”
parmaklarının kokusunu alırım yağmura yazdığın öykülerden.
Seni içerim esmer bir kahkahada, seni solurum
çiçek gülüşlü Erzurum garında, seni yutkunurum
Erzincan’ın üzümlü bağlarından, seni dererim kırpılıp dağıldığın
Sakarya sokaklarından seni içerim Ardahan’ın soğuk yaylalarından,
Artvin’in güllerinden avuç avuç ve vurulup düşerim
göz bebeklerinin hançer gibi işlediği Kanlıca sahiline.
Saçların dolanır yaralı damarlarıma, damarlarım saçlarına hayat verir sevgili Eylül.