ıslık çal
geceyi böl
boynuna dola
sesini duy gözlerimin damla damla
zeferini tut, eriyip yitme, diren sen o’sun
aç kapını
ismail’im ben
yerle gök arasından çıkış yok
teslim oldum
onurum senin, dilersen
taş dilinde sesin yasak
gönül dilinde benimsin
üşütme ciğerini ateşlerde yine
boynum acır
ismail’im ben
duruşuna yanmadım
yakıldım
ısınmadı bedenim, bükülmedi boynum
büktürüldüm
eşiğindeyim, al içeri
bağla ve kes beni
ismail’im ben
vuruldun
tüylerin kaldı dişlerinin arasında keklik
kovdun
koku aldı havada titrek bir sesle
yalancı dedi uçarken göklere
ve korundu
nefreti donandırılarak
üşümedi bu kez körpe ciğer ateşlerden
sayrılıktan
dönecek yeniden koku’dan serüven’e
yaşıyor
şiir
varedene şükür
gökler yarıldı içinden yürek çıktı
dağlar hallaç pamuğu gibi atıldı
diplerde yürek atıyordu canlı
okyanuslar taştı
inciler çatladı
kan aktı yürekten
kapına geldim kanayarak
gözlerimin sesini
duy
boynumun -da- al kokusunu
bıçak elinde
ismail’im ben
ıslık çal
geceyi böl
yüzüne, yüreğine sür, kanına bula
sesini duy gözlerimin damla damla
al beni evine kapındayım, yerim göğüm yok
boynum önünde
ismail’im ben
koynuna koy muhabbetli demleri
ıslak mendilleri
titrek sesleri, yalanları,
yeminleri
zeytin üstüne yapılan
kan üstüne kurulu saltanatlar
uçta duran hayatlar
yetmiyor
bir tek vefalı bakışına adandım
üstüne kan sıçramasın
bağla ellerimi
anormal sevdiğin zat aşkına
vur bıçağı
ismail’im ben, ismail