o vurgunu ben yaşadım
ben öğrendim and’ın çetrefil düşlerini
kazılan mezarlarda
üstü hız’la kapatılmış bir yaranın uçurumunda
ıslaklığını içtim gözlerinin
and’lar taşıdım yüreğimde andlar ki
buğulu bir ekmek gibi sarılır bedene
işte bu yüzden ben
sevmesem duvarda kan, aynada dağ
ve yaşamanın yalın çizgileri
ellerinde iğreti duracaktı bir ömür
ve bir ömür balçıkta yangın
sılada sürgün yemezdik, ateşler
düşmezdi ciğerine
ödenir miydi takvimlerdeki kabarık faturalar
sanıyorsun
biz sevmesek ayrılır mıydık bebek yüklü
armağanların çalınmış hatıralarından
kanatır mıydık zamanı ve etlerimizi
sevmesek
evet işte şimdi tam zamanıdır tanıkları çağırmanın
türkülerle birlikte
ihanet orada öylece duruyordu dokunmadık
sonra geçildi yollarından
geçilir kan – köpük
kimi tacirler gibi yeminli, isli, sanal
ve sadece ayıp dolu
ve bakışları iğrenç, buruk, avurtları inip kalkan
buruşuk eskimiş yüzleri
ben kokan nefesleri odaları dolduruyorken
şimdi anladım virtüözü
je suis elle, mon coeur
bıçkı gibi yani sadist ve yapışkan bir yerleri
duruyorken ortada apaçık
sovuğu ben içtim alev yalımlarında
zehrini ben içtim gözlerinin
zifiri karanlığını çektim
ciğerlerime
aya karşı parçalanmış insan kaburgaları
gördüm meydanlarda
ve koynuna girdiğini kent ahalisinin
debelenen bir yalancının kırılan sesiyle
uğurlandın
kapanıldı ayaklarına
vurulup düştü inleyerek
dizinin dibine emniyet
ve öğrendi hainlerin sicilini bir bir
sırtlan inlerinde
şimdi zilletle iç
kan şerbetini inkar ve ihanetin
oysa lanet bir kasırga var, bir yağmur
sızıntısı, bir tılsım, bir büyü çağıran,
sürükleyen bedenimi
dağ tepelerine uzanan çılgın parmaklarım
ateş dansı öğrettiğin gövdem
ve kara taşlara vurulan başım
acısa da
denizi bir gün koyacağım önüne
görülür belki
bu yufka kemerin kıpkızıl dilini
nasıl öptüğüm
sesinin kırıntılarını paslı demirlerden
nasıl emdiğim
ve bu yüzden gebe kaldım
bu yüzden doğurmak istiyorum
eski bir büyücüyü
o vurgunu ben yaşıyorum
avluda çakallar ulurken sağa sola
yanaşma ve fantezi kentlilerin
yüzünde kıytırık gülücükleri, sıradanlıkları / geçtim
ömrümce hiç sevmedim böylesine
ufalanıp dağılmadım ve tuttum emniyeti
yüzyıllık bir bekleyiş gibi
kısılan gözlerimi ve durulan bedenimi
önüne serdim
bu yüzden aşk
bir damarı iptal etmektir dendi bana
o vurgunu ben yaşadım
dibacesinde milattan önce bir kitabın
çığırtkan ve davetkar edaların
baruttan künyesini ayartmak ve
küflü bir varoş yatağında
sarı – mavi arkalanmaları
gibi
sancısı olmadı karnımın sesten
doğdum
sesinden
bir çılgın melekti başıma düşen
gökten
rüyalara kazılan ruhun ateşten suretinde
fetholundum, aynaların bıyıklarıma
dokunduğu an
aşk ne ihanettir, ne inkardır
öğrettiler bana / ve
gölgene ram oldum
ağladın ağladın
işte bu yüzden
dizlerine kapandım
o vurgunu ben yaşıyorum
hıçkıra
hıçkıra