Yetişip zamanında duyulmadı dipten gelen derin uğultu,
“iyi geceler! ”e ‘uğurlandı’ duyanlarımız da;
‘fay’ çatladığında ‘geçmişola’ydı artık!
Haç titreyip Hilal devrildiğinde,
İkonlar ve dua levhaları duvarlarda kaydığında
-işte, asıl o zaman- söndü ışıklar içimizde,
ve Hayat’ın sokaklarını otlar sardı zamanla…
Lekesiz Hayat ve Aşk da bir başka bahara;
(Şey bibi: Gergin zamanların tellerinde
çırpınan gelincikler!) Şimdi kaçımız ip ister asılsın,
kaçımız göğ kuşu! Bir de ‘neoldumdelileri’miz
caz-çığlık semtimizde!
Yetişip olan oldu… Meğer ki birimiz
‘otlar’/mızı temizlemek için eline ilk ‘çapa’yı alsın!
Ve not
Dün içimde ‘siyah derinlikler’ akıyordu,
Bugünlerdeyse çakıl taşlarımın üstünde
(hayırdır? !) neşelenmeye niyetli sular…