Zeus bir gün seslendi insanlara göklerden;
‘Dünyayı size verdim, alın mülkünüz olsun!
Bu sonsuz armağanı bölüşüverin hemen,
Ama kardeşçe yapın, herkes hakkını alsın! ‘
Eli ayağı tutan herkes geldi üşüştü,
Harıl harıl işlere sarıldı genç, ihtiyar,
Ekin dolu tarlalar hep çiftçilere düştü,
Elde silah avcılar ormanlara daldılar.
Tüccar ambarlarını doldurdu tıka basa,
Altın gibi şarabı rahipler seçti hemen,
Yolları tutan kral çıkararak bir yasa,
Dedi: ‘Ben de onda bir alacağım her şeyden.’
Bu paylaşma bittikten çok sonra bir gün şair,
Uzak uzak ellerden gelip dünyaya vardı;
Yeryüzünde nimetler çoktan bitmişti bir bir,
Gördü ki, her nesnenin bir de sahibi vardı.
‘Herkese bol bol nimet dağıtırken ey ilah,
Unuttun mu en sadık oğlunun hissesini? ‘
Diye şikayet etti, haykırdı: ‘eyvah eyvah’
Tahtına yüz sürerek, yükselterek sesini.
Tanrı dedi: ‘Hayeller aleminde gezersen,
Bana söz söylemeye hakkın olmaz evladım!
Sen acaba neredeydin dünya paylaşılırken? ‘
Şair dedi: ‘O zaman ben senin yanındaydım.
Seyrediyordu gözüm yüzünü hayran hayran,
Duyuyordu kulağım göklerin ahengini,
Coşup sarhoş olmuştum ışığınla o zaman,
Dünya nimetlerini kaçırdım, affet beni! ‘
Zeus dedi: ‘Ne yapsak, bu dünyayı verdim ben,
Benim malım değildir şehirler kırlar artık;
Ama gökte benimle yaşamak ister isen,
Her gelişte cennetin kapısı sana açık.’