Bunları da Okuyun

    Ben Uyandım Bİr Aşk Demektir Dünya Şiiri – İlhan Berk

    29 Aralık 2021

    Deli Yar Şiiri – Uğur Işılak

    29 Aralık 2021

    Vurma Öyle Kalbine Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Âgâz-ı Gazeliyyât 121 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021

    Yok Gibi Yaşamak Şiiri – Erdem Bayazıt

    29 Aralık 2021

    Elde Var İnsan Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Bursa Sultânlara Neşîmendür Şiiri – Ahmedi

    29 Aralık 2021

    Savunmalar 3 (Sümerbank Davasından) Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021

    Kudret Kandîlinde Bir Ziyâ İken Şiiri – Sıdkı Baba

    29 Aralık 2021

    Gurbet Şiiri – Kemalettin Kamu

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Yabancı Şairler»Guillaume Apollinaire»Bölge Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Bölge Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Guillaume Apollinaire- Guillaume Apollinaire
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Sonunda canına tak dedi bu eski dünya

    Çoban kızı ey Eyfel kulesi köprülerin sürüsü meleyor bu sabah
    Bıktın yaşamaktan eski Yunan’da ve Roma’da

    Otomobiller bile kocamış görünüyor burada
    Bir din yepyeni kalmış bir din
    Bir din kaldı Port-Avion hangarları gibi yalın

    Bir sen ey Hıristiyanlık bir sen eski değilsin Avrupa’da
    En yeni Avrupalı da sizsiniz Papa X.Pie
    Ve sen pencerelerin gözetlediği bir utanmadır alıyor seni
    Sabahleyin bir kiliseye girip papaza içini dökemiyorsun
    Bar bar bağıran el ilanlarını katalogları afişleri okuyorsun
    İşte bu sabah şiir nesir için de gazeteler var
    25 santime satılan polis serüvenleriyle dolu romanlar
    Sonra büyük adam portreleri ve daha binbir çeşit unvanlar
    Bu sabah güzel bir sokak gördüm adı aklımda kalmadı.
    Yeni ve pırıl pırıldı bir borazan gibiydi
    Müdürler işçiler güzelim steno-daktilolar
    Pazartesi sabahından cumartesi akşamına dek günde dört kez
    buradan geçerler
    Sabahleyin bir canavar düdüğü üç kez inler
    Öğleye doğru kızgın bir çan havlar
    Bağırırlar papağanlar gibi plakalar, ilanlar, tabelalar
    Paris de Aumont-Thiéville sokağı ile Ternes caddesi arasındaki
    Bu sanayi sokağının güzelliğini severim

    Bu işte o yeni sokak ve sen küçük bir çocuksundur hâlâ
    Yalnız mavi ak giysiler giydirir annen sana
    Sen ki koyu bir dindarsındır ve en eskisi arkadaşlarının René Delize’le
    Kilisenin en çok o görkemli törenlerini severseniz
    Saat dokuzda lambalar kısılmıştır masmavi gizlice yatakhaneden
    çıkarsınız
    Bütün gece kolejin küçük kilisesinde dua edersiniz
    Hiçbir zaman sönmeyen sonsuz parıltısıyla o yakut taşı
    Durmadan alev alev utkusunu döndürür bizlere İsa’nın

    Bu o güzel zambaktır hepimizin yetiştirdiği
    Bu kızıl saçlı rüzgârın söndüremediği meşaledir
    Bu o kahırlı ananın solgun kızıl çocuğudur
    Bu daima dualarla dolup taşan ağaçtır
    Bu yüceliğin sonsuzluğun çifte darağacıdır
    Bu altı dallı yıldızdır
    Bu Cuma günü ölen Pazar günü dirilen Tanrıdır
    Bu havacılardan daha iyi uçan İsa’dır
    Dünya yükseklik rekorunu elinde tutuyor

    Gözün gözbebeği İsa
    Yüzyılların yirminci gözbebeği orda ne yapacağını bilir
    Göğe yükselen İsa gibi bu yüzyılda kuş olup uçtu
    Başlarını kaldırıyorlar şeytanlar ona bakmak için uçurumlarda
    Uçmasını bilirse ona hırsız densin diye bağırıyorlar
    Melekler bu güzel uçucunun çevresinde uçuşuyorlar
    Icare Enoch Elie Thyanelı Apollonuis
    Bu ilk uçağın çevresinde dönüyorlar
    Bazı yana çekiliyorlarsa azize Saint-Eucharstie’nin taşıdıklarına
    yol açmak içindir
    Bunlar kutsal ekmeği kaldırarak sonsuzluğa değin yükselen
    papazlardır
    Sonunda kanatlarının kapamadan yere iniyor uçak
    Birden milyonlarca kırlangıçla doluyor gökyüzü
    Derken baykuşlar şahinler bir kanat çırpışta geliyorlar
    Afrika’dan mağripler flamanlar karaleylekler geliyor.
    Sonra şu ozanlarla öykücülerin şişirdikleri Rok kuşu hazretleri
    Pençesinde Âdem babamızın o ilk başını taşıyarak süzülüyor
    Derken ufuktan bir kartal beliriyor çığlıklarla
    Amerika’dan o küçük sinek kuşları
    Çin’den de tek kanatlı çift çift uçan uzun kaygan pihiler sökün ediyor
    İşte şimdi de Ruhül-Kudüs güvercin
    O lir-kuşu o göz göz süslü tavus cenaplarıyla damlıyor
    Sonra kızgın külleriyle bir anda her yeri örten
    Kendi kendine tutuşan odun yığını zümrüdüanka
    Öte yandan sirenler korkulu boğazları bırakıp
    Üçü birden güzelim türküler söyleye söyleye çıkıp geliyorlar
    Sonra tümü kartal ankakuşu Çinpihisi
    Uçan makine ile kardeş oluveriyorlar
    Sen şimdi Paris’te kalabalığın arasında bir başına yürüyorsun
    Yanı başında böğüren otobüs sürüleri geçiyor
    Aşkın o korkunç acısı boğazını sıkıyor
    Sanki bir daha hiç sevilmeyecekmişsin gibi
    Eski zamanda yaşasaydın bir manastıra kapanırdın
    Dua ettiğini anlayınca kızarıp bozarıyorsun
    Kendine gülüyorsun sonra da cehennem ateşi gibi gülüşün etrafa
    saçılıyor
    Gülüşünün parıltıları yaldızlıyor dibini yaşamının
    Karanlık bir müzede asılı bir tablo bu
    Ona arada bir gidip gidip bakıyorsun

    Bugün Paris’te dolaşıyorsun kadınlar kan içinde
    Şeydi ve hiç anmayı istemezdim güzelliğin bir geçişiydi bu

    Chartres’da kızgın alevler içinde Notre Dame baktık bana
    Montmartre’da Sacré-Coeur’ünüzün kanı boğdu beni
    Mutluluk sözleri duymaktan yatağa düştüm
    Uğrunda nice şeyler çektiğim aşk utanç verici bir hastalıktır
    O seni avucuna alan hayal boğuntu uykusuzluk içinde
    yaşatıyor seni
    O geçen hayal ki hep yanı başında

    Şimdi Akdeniz kıyılarındasın
    Bütün bir yıl çiçek açan limon ağaçlarının altında
    Bir sandalda dostlarınla geziyorsun
    Biri Nisli biri Mentonlu ikisi de Turbieli
    Deniz diplerinin ahtapotlarını korkarak seyrediyoruz
    Ve yosunların arasında balıklar yüzüyor imgeleri İsa’nın
    Şimdi Prag dolaylarında bir hanın bahçesindesin
    Adamakıllı mutlusun bir gül masanın üstünde duruyor
    Düzyazıyla tutup öyküsünü yazacak yerde
    Gülün göbeğindeki uyuyan ziyba böceğine bakıyorsun
    Resmini Saint-Vit akiklerinde görünce donup kalıyorsun
    Ölecek gibi üzüldün kendini orada gördüğün gün
    Sen gün ışığına çıkınca çığlına dönen Lazar’a benziyorsun
    Geri geri gidiyor Yahudi mahallesinin saatinin ibreleri
    Yavaş yavaş sen de öyle geri geri gidiyorsun bu dünyada
    Teperek Hradchin’i ve dinleyerek akşamları
    Meyhanelerde söylenen Çek şarkılarını

    İşte Marsilya’da karpuzların arasındasın

    Göblence’da Géant otelindesin işte

    İşte Roma’da bir Japon muşmula ağacı altında oturuyorsun

    İşte Amsterdam’da güzel sandığın ama çirkin bir kızlasın
    Şu günlerde Leydeli bir üniversiteyle evlenecek

    Latince kiralanır orada odalar ‘Cubicula locanda’
    Ben orda üç gece kaldım bir o kadar da Gouba’da hatırlarım

    Paris’te sorgu yargıcının karşısındasın
    Bir cani gibi seni yakalamışlar

    Sen ki acı tatlı yolculuklar yaptın
    Daha yalanın daha yaş denen şeyin ne olduğunu bilmeden
    Yirmisinde otuzunda aşk yüzünden nice şeyler çektin
    Deliler gibi yaşadım vaktimi boşa geçirdim
    Artık ellerine bakamıyorsun hem durmadan hıçkıra hıçkıra ağlamak
    isterdim ben
    Senin adına sevdiğim adına seni korkutan her şey adına
    Dolu gözlerle bu zavallı göçmenlere bakıyorsun
    Tanrıya inanıyorlar dua ediyorlar kadınlar çocuk emziriyor
    Saint-Lazar garının salonunu kokularıyla dolduruyorlar
    Müneccim krallar gibi yıldızlara inanırlar
    Para kazanacaklarını umuyorlar Arjantin’de
    Zengin olduktan sonra da bir gün memleketlerine dönmeyi

    İşte bir aile de kırmızı bir diz örtüsünü taşıyor yüreğinizi taşımanız
    gibi sizin
    Ne bu diz örtüsünün ne de düşlerimizin aslı vardır
    Bu göçmenlerin kimileri burada yerleşiyorlar
    Rosiers yada Ecouffes sokağındaki barakalarda kalıyorlar
    Onları çoğu akşamları sokaklara hava almaya çıkarken gördüm
    Satranç taşları gibi pek seyrek yer değiştirirler
    Çoğu Yahudidir, karıları takma saçlıdır
    Dükkânların gerisine çekilip bitkin oturup kalırlar
    Sen aşağılık bir barın tezgâhı önünde ayaktasın
    Birtakım zavallıların arasında ucuz tarafından bir kahve içiyorsun

    Gece büyük bir lokantadasın

    Kötü kadınlar değil bunlar ama hepsinin bir dertleri var
    Hepsinin en çirkin bile âşığına az çektirmedi
    O Jersey’li bir çavuşun kızıdır

    Görmediğim elleri sert ve çatlaktır

    Karnının yara izlerine nasıl acıyorum

    Korkunç gülüşlü zavallı bir kıza ağzımın o gururunu kırıyorum şimdi
    Yalnızsın neredeyse de sabah olacak
    Sütçüler güğümlerini tıkırdatıyor sokaklarda

    Canım bir Metive gibi gece çekip gidiyor işte
    Bu ya o sahte Ferdine ya da o dikkatli Léa olacak

    Ve sen hayatın gibi bu kızgın alkolü içiyorsun
    O bir rakı gibi içtiğin hayatın

    Auteil’e doğru yürüyorsun yaya gitmek istiyorsun evine
    Okyanus ve Gine putlarının arasında uyumak istiyorsun
    Onlar da birtakım İsa’lardır bir başka biçimde başka inançta
    Küçük İsa’lardır bunlar karanlık umutların

    Allahaısmarladık Allahaısmarladık

    Boynu vuruk güneş

    Bölge Şiiri - Guillaume Apollinaire Bölge Şiiri - Guillaume Apollinaire şiiri Guillaume Apollinaire şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Mirabeau Köprüsü – Tahsin Saraç Çevirisi Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Mirabeau Köprüsü – Necati Cumalı Çevirisi Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Mirabeau Köprüsü – Cemal Süreya Çevirisi Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Mirabeau Köprüsü – Ahmet Necdet Çevirisi Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Marizibill Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Loreley Şiiri – Guillaume Apollinaire

    Bunları da Okuyun

    Kendine Veda Şiiri – A. Hicri İzgören

    29 Aralık 2021

    Yakın Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Sen, Ağlama Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Bir Sabah Tanıdık Bir Şehre Girerken Şiiri – Ataol Behramoğlu

    21 Mart 2022
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ümit Yaşar Oğuzcan

    Arayış Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    Ümit Yaşar Oğuzcan

    Bir taşzehir verin bana içeyim Tek unutmak için acılarımı Baksana; kırdılar kapılarımı Yağmalandı kalbim, ömrüm,…

    Müfredât 148 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Kurtulamam Üç Nesnenin Elinden Şiiri – Gevheri

    29 Aralık 2021

    Parasız Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Yusuf Kuyusundan Nasıl Çıkılır? Şiiri – Alper Gencer

    29 Aralık 2021

    Korkaklar Resmigeçidi Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Münacaat Şiiri – İsmet Özel

    21 Mart 2022
    Etiketler
    Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Agah şiirleri Karacaoğlan şiirleri Ruhsati şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.