eskiden atlarla yaylılarla kaçırırlardı kadınlarımızı
bu türküler ordan kaldı
şimdi uçaklarla kadillaklarla mersedeslerle kaçırıyorlar
o türküler burdan başlar
atla katırla kağnıyla kovalıyorlar soyulanlar soyanları
ve soyanlar kaçıyorlar jetlerle
şaşmaktan şaşılaşmasın da ne haltetsin komedi
diyorlar ki
’tilkinin son durağı
kürkçü dükkanı’
evet ama
evet ama
ya bizim tavukların hesabı?
çok çok iri laflar ederlerdi o günlerin bezirganları
sonra küçük küçük ölüp gittiler
fosfora doydu toprak
çok çok iri laflar ediyorlar şimdilerin bezirganları
onlar da küçük küçük ölüp gidecekler birgün elbette
bu belli
toprak yine acıkacak fosfora
biz severiz gülleri karanfilleri
burcoy sevmez nedense
oktobr sözünü
bunu bizim köylülere anlatması güç
güç olan bir de şu ki ey risto
çokuluslu soygun evet
çokbarışlı dünya hayır
bu mantık hangi mantık ey risto
bu sevgi hangi sevgi
aristo’yu risto yapınca aruz
gülmesin de ne haltetsin arabesk