Doğaya benzer, doğaya benzer, doğaya benzer,
Doğaya, doğaya, doğaya,
Tüye benzer,
Düşünceye benzer,
Ve bir bakıma yer yuvarlağına benzer,
Durmayan, gerçekçiliği olmayan şeye, gömülmüş
başına bir çivinin,
kendinizi bir başka yere vermişken sizi yakalayan
uykuya,
Yabancı bir dildeki türküye,
Ağrıyan ve sızılı kalan bir dişe,
Dallarını bir taşlığa yayan,
Hesaplarını göstermeden güzelliğini biçimlendiren ve sanat eleştirmesi yapmayan bir arokaryaya,
Yazları çıkan toza, titreyen bir hastaya,
Bir damla yaş akıtan ve böylece kendini yıkayan
göze,
Üst üste biriken, ufku daraltan, gene de gökyüzünü düşündüren bulutlara,
Geceleyin bir garın ışıklarına, varılan ve tren olup olmadığı bilinmeyen bir garın,
Hindu sözcüğüne, hiç gitmediğiniz bir kentin bütün sokaklarını dolduran,
Ölüm üstüne anlatılan şeye,
Bir yelkenliye okyanusta,
Altındaki tavuğa saz yaprağının, yağmurlu bir
öğle sonu,
Büyük bir yorgunluğun okşanmasına, çok sonra yerine getirilecek bir söze,
Kaynaşmaya bir karınca yuvasındaki,
Bir akbaba kanadına, öbür kanat dağın karşı
yamacındayken daha,
Alaşımlara,
İliğe, yalanla birlikte,
Körpe bir bambuya, o körpe bambuyu kıran
kaplanla birlikte,
En sonra bana benzer,
Daha sonra da ben olmayana,
Bu yol’la, ey sen ki yol’umdun benim.