/siz de biliyorsunuz
‘hüzün’ bu yıl yine moda çocuklar/
cumartesi olanca buğusuyla yayılıyorken
iğde dallarına, nar kırmızısı sıcaklığıyla örtülü
caddelerden, kaldırımlardan sokak aralarına
sızıp
kara kavruk kadınların ve tezgâhtarların
ellerinde
bir tomurcuk, bir orkide çiği oluveriyor.
/hüzün
monepeto değil çocuklar/
yorgun, pazar çantalarını kavramış bilekler
ince, ola ki nazenin bir gülümseyişi
temiz giyimlilere değil, biliyorsunuz
kravatla, fularla elma satılmaz çünkü
yitmişlere, kumaş tüccarlarına, küfürbazlara
yüzlerine bile bakmadan
bir file dolusu hayat karşılığı ödeyiveriyor.
/iyisi, kötüsü olmaz acının ve acı
insanın yüzünde gizlidir; çocuklar/
oysa cuma bugün
günlük güneşlik sevincin abidesi
sisli vapurlar, sigara dumanları, yarım
bırakılmış sarışınların yas günü bugün
/ah! Robenson, cumayı bırak adandan
‘yarın cumartesi’ biliyorsun
biliyorsun ben yeşil gözlü bir çinle avunabilirim
Pekin’de bile olsa/
yavaş yavaş alışıyorum
kente yeni gelmişlerin ürkek sorularına
hatırımda gözlerle geçilen boğaz
bir salı günü uzaklığında olsa da.
/cuma cumartesi Robenson ve saire
ne intihar ve balkon bir buse versene/
sonra yayılsın olanca buğusuyla özlem
bitmeyen zafer haftası; ‘hüzün’ zaten.