Şiiri değiştirin
Ozan bildiklerim, dost yüzler
Ötenin sarmaşığı, sütun kanatlılar
Size söyledim baharların arttığını
Denizin köpüklendiğini tarih sayfalarında
Size söyledim, gün kabarmış
Gelecek dolu
Size, yarının neler kurduğunu
Bir küçük köy eviydi, önüne dökülmüş
Kuru ırmakta yıkadılar ilk kirlenen gömleğimizi
Araları ıslanmış taşlarda koşturdular
Seyretmek için bizi
Fırçamızı dağlarda çam sorguçlarına değdirdik
Kalemimiz, yansıması yapraklanmış güneşi anlattı
Size sokuldum; kimsiniz, nesiniz diye?
Baharınızı soludum, çiçeklendim
Türlü kazaklardan ördüm giysilerinizi
İşte bu yüzden değiştirin şiirinizi
Kemik, iğne iplik ve ince işçilikler
Neler yazdınız neler, usanmadan gün içlerinde
Bir gün bitecekti, o öğlen ortasına takılı şeyler
Ölmeden içtiniz sevgili öğreticim
Günlerin tortusunu; biraz leylâk, biraz tarçın
Hep kokusu güzel, zaman kırmaları
Günlerin tortusunu; perşembe, pazar, hep içtiniz
Yaprağın biri döküldü, güz sandı ortalığı
Ağaçların kabuğu söküldü, gün içlerine
Siz tavus kuşundan kopan tüydünüz
Beni yazdınız bir de, masalın içine
Değiştirin şimdi beni de
Tarih öyle istedi, çağ yarıladı isteklerimi
Genç kaldı yaşamımın ötesi, boğazlar yarıldı
Denizler ufaldı, bulutlar biçimsiz, öyle bir gün
Mahşerin ortasındaydık, heykeller devrildi
Böyle kaldık, mum yakıldı söylemlerin yerine
Değiştirin, biz bize benzeyelim
Ekim, kasım, orta yeri bir dergi sayfasının
Ciltlenmiş, açılmamış bir yaprak
Okunmadan bırakılmış bir öykü
Yaşamımızın hepsi
Para bozduralım, açalım buhar teknesini
Şiir yazalım bundan böyle, isteklerimizi
Tarih örttü, deprem öncesi ne dilediysek
Şimdi bir gazete başlığı, kopardığımız önlük
Ve onun cepleri, içine dolduğumuz fıstık artıkları
Bir kez de şiiri değiştirip içelim
Günlerin doğusuna
Tarihi, kimyayı katalım, yıkılıp duran
Evlerin sofasına, hadi katılın
Bu siyah çizgili savaşın arasına
Kelimeler artık basılmış para