H. Haşal’a
Bende bir ikizin var Hilmi
Akarsu ağına kucak açmış
Çift kırılmayla bakmış yeryüzüne
Bende bir ikizin var Hilmi
Çakır bakar Uludağ körfezine
Çapraz bakar, öğüt verir; karşı koyar
Defterimde kurtuluş kitabı, tıp kanunu
İçki sofrasında sen gibi öğüt verici, iyi mi?
Kokulu kiraz, onu sen gibi severim, burukça
Bende bir ikizin var Hilmi
Kitaplarını açar bakarım, kuşkuya düşmeden
Şiiri sana benzer yazarken, kanatlarıyla kaçar
Sessizliği sana benzer, bakışı senden yaralı
Kalınlaşır sabahları uyanma öncesi
İkiye ayrılır öğle ertesi, yemek arasında
İki yavru oluşur kendisinden, biri ben
İkizim var Hilmi, bozgunculuğum istemeden
Bende bir ikizin var Hilmi, kültür ağacı
Altısı açık, yedi gizli maddede görülüyor hesabı
Kendisi bir saray ağası, uyanmıyor telefon zilleriyle
İstersen tuşa dokun; uyandır onu, ikizin deney ötesinde
Ay ve güneş tutulmasından habersiz
Yanlıştan kurtulmuş bir kişi
Bende bir ikizin var Hilmi
Şifa kitabında bir madde
Din düşüncelerinde başlangıç sayılır
Biliyorsun gölgeler dünyasına inanmam ben
Ama sen kuşkuya düşme, ortalık açık madde
Burukça soruyorum sana, akarsu teknesinde
Ya da Uludağ’da karınca asidi bir masada
Ben sarhoşken, sallanıyorken torbalı büyük Igrıp
Ağına sarmışken beni, tek tekneyle kendi etrafımda
O kadar yüz dönüyorken uçurumlar arasında
Sinir çekirdekleri yaratıyorken
Yeşil muhabbet makamında:
‘Dur, sus Hüseyin, gerçeğe var yanımdayken’
Asık yüzlüydün masaya örtü gerdiğinde
Oranın kar bakışlı sahipleri
Ocakta kıvılcım gibi patladı sende karşı durma saati:
‘Daha yavaş Hüseyin, gerçeği bulmadık daha
Sen de varma sabaha, susalım bulutların yaklaşan örtüsüne..’
Şimdi sen de sus Hilmi
Deney dünyasında
İkizini sor bana göl çanaklarında
İki yavru oluşur kendisinden