Bunları da Okuyun
Adnan Yücel
Deniz yok olursa diyor bir çocuk Balık kaybolursa Ne derim benden sonraki çocuklara İnsanlar kaybolurken gözaltılarda Çöllerde boğulan nehirler Ey…
Herkes kendince seviyor baharı Kimi ufuklarda yaşamı karşılıyor Kimi bakışlarda yeni başlayan aşkları Ey yasa bürünen mayıs sabahları Kimler onarıyor…
Sonbahardan sonra ağaçlar Hep duman açar Ankara’da Saksılarda yeşil bir yalnızlık Uzayıp gider ev tutsaklığında Kış boyu rüzgarsız ve çiçeksiz…
Sancısını yaşıyorsun kaç zamandır Yeni bir güne sevinçle başlamanın Yoluna ışık tutan sözcükler Var mı o günün ışıltılı kanatlarında Rüzgara…
Son çocukluk da bitmişti ömrümde Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz Kırlara bahar yetmese de içimde Yüreğim nar çatlamasıydı sana…
-Aysel Zehir için- Yarım kalan hiçbir yolculuk yok bu yaşamda Birbirine Karıştırılan hiçbir boyut yok Onbeş yaş nedir ki Yılların…
O korku vardı hep çıkılan yolda O korkusuzluk vardı Suyun su olduğu günden beri akardı Biri can verip aydınlatır
Sel taşkını bir akşamüstü Bulutları bağrına basan Ağaçlara sordum seni Yaprak rüzgarı tutmaz dediler Uzun uzun baktılar yalnızlığı………………..
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgârların o yanık…
Özlenen ateş yakılmıştı sonunda Elden ele bütün dünyaya taşınmıştı………………..
..ey acılara tat veren güzellik Yüreğimize hoşgeldin Geldin de
Hangi şiire başlasam suskunum sana Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun Güneşte kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarım oluyor her…
Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne Dolaşsam Görsem bütün tanrısal sevgileri Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam Ve anlatsam Anlatsam o ağlatan mutluluğu Bilmem…
Aşksız ve paramparçaydı yaşam bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek…