Bunları da Okuyun
Ahmet Ada
duman çöküyor gözlerinin önüne anılar sisli, dünya küçük balkona sığmıyor yaşanmış olan, denizden uzakta ağaçlar, çakıl taşları, evlerinin uzantısı kırmızı…
Seni fotoğraf çektirmek için oturmuş buldum Bir sokak fotoğrafçısına kara körüklü eskiSeni sinema önünde buldum öyle keyifli Olmadık serüvenler yaşamış…
Yüzünü bana döndür Böyle bakışımın nedenini sorma Uzun tümceler ezberletirim sana Kalın kitaplar getiririm o zaman Dakikalar tükenir. Birazdan Bir…
Bir orman güzelliği var gözlerinde Sevgili, saçlarında kuş cıvıltıları, Alır giderim onları sessizce Upuzun bir gece boyuncaUzanır dokunurum boynunun zarifliğine…
Kuşlarla çevreli bir akşamüstü. Kapı önüne gün bakışlı kadınlar oturmuş, konuşuyorlar sessizce. Sevda sözcükleri açık bırakılmış pencereden geçiyor. Birkaçı göğe…
“Ama onlar bir türlü anlamıyorlar Hüznün de bir ölçü olduğunu” …“Kapısı çarpıp duran bağ evinde” “Benden toprağa gitmekte olanı görüyorum”…
sen ey yeniden çiçek açan ağaç… gökyüzünün mavisini dağıtan rüzgâr.. bunlar senin gözlerin ey yıkıcı sevgilisen ey yırtıcı sevgili, ey…
hava çiçek tozu içinde parlıyor sokağın tek nar ağacı güneşte yapraklarını kurutuyorbir salyangoz kabuklarını parlatıyor birkaç karınca koşuşturmadatopraktaki nal sesleri…
Akşam mı oldu bir yanım göçük Rüzgar tırpanlar geldiğim patikayı Eğreltiotları sarmaşıklar hüzün Kuşlar uçar çalılardan bulana dek Bir başka…
Sığırcıklar ve her şey kalbimden havalanır Sığırcıklar, kiraz ağaçları, faytonlar Sonuçsuz yazdan konuşurum Kuşları havalandıran ılık rüzgârdan Bir kız var…
bütün fıskiyeler açık, bütün yaz öğleden sonra, fıskiyeler uzak akrabalarım benim, serin yaz sabahları uyanık uzak akrabalarım pazar yerlerinde dev…
Denize yakın oturuyorum, evden Geldim, birkaç dergi kitap Aldım yanıma, kuşları çağırdım Yorulup konmuşlar teleKötü alışkanlıklarım yok, sessiz Sedasız okuyorum…
uyandım ki masamda duruyor kırmızı güller onları kim koydu kırık dökük dizelerin, solgun harflerin arasına? harabeye çeviriyor gönlümübitti desem de…
Kır kahvesinde çay söylerim sonbahar gelir Yaprak üşür uçuşan elbiselere dolan rüzgâr gelirCemal Abi durup havalandırır dizelerini Sonra Kadıköy’e iner…
ben düşler tramvayına binerken şehrin pırıl pırıl bir ay doğmuş olurdu dünyaya hanem aydınlanır annem uyanırdı babamın serçelenmiş ayakları saçılırdı…
Yavaş yavaş ısınıyor taş Yavaş yavaş uyanıyor su Yavaş yavaş buğulanıyor ağaç Yavaş yavaş sap taşıyor karınca Yitirmiş yönünü bu…
yel ile koşuda birinci seçilmiş rüzgâr böyle dedi deniz kıyısındaki nar ağacı denizden konuşuyoruz gölgesinde koya giren uykulu denizdengül ile…
Bir parça kar beyazı bulut mu Gök mavisi mendil mi anısı olan Savaktan akan serin sular mı Git getir usulca…
Nisan’ın geldiğini söylüyor çayır, kuşlar kalkıp kayısı dalına konuyor. Çiçekler sulara düşüyor, sular alıp götürüyor başka çiçeklere. Bahçedeki kaplumbağanın yaşını…
Yağmurda bekleyeceksin kirpiklerin uzayacak Akşam inecek birazdan Issız asfalt yollara incecik akan sulara Yürüyeceksin usul usul kirpiklerin ıslanacak Seninle yürüyecek…