Bunları da Okuyun
Ahmet Selçuk İlkan
Bugün terimden tuzunu ayırdım Tenimden kokunu Kırmızı bir şarapla yıkadım bu sabah yüzümü Artık fark etmiyorum yokluğunuİntihar kokusu yok havada…
Unutma Ağlamayan göz Sızlamayan yürek Kanamayan gönül Yok yeryüzündeUnutma Kaymayan yıldız Sönmeyen ay Batmayan güneş Yok gökyüzündeÖyleyse Bırak kahretmeyi Çiçekler…
Madem ki yaşıyor madem ki varsın Biraz da hayata umuda dokun Gecikmiş zamanlar mazide kalsın Biraz da bugüne yarına dokunYıllanmış…
Böylesine acıyı tatmadım Yokluğu çok zor alışamadım Onsuz yaşamayı başaramadım Al benim de canımı AllahımHani bizim sevdamız Devirirdi dağları Hani…
Seninle tertemiz aşkımız vardı Gözlerim doluyor hatırladıkça Sevgimiz denizler dağlar kadardı İçim ürperiyor hatıladıkçaSebep ne maksat ne sorup bilmeden Hem…
Fırıncı Halil’eFark etmez Yardan, dosttan, düşmandan Kimden gelirse ihanet İpekten bir kılıçtır şiirimiz Ya keskin bir kama oluruz Ya da…
Dal daldı Çiçek çiçekti Kelebek kelebekti Ve bitmeyecekti Tuttun Bir sabah Git dedin Gittin Gururluydum Ve kararlıydım Çünkü sebepsiz Ve…
Ben en çok insandan korktum anne En çok insandan Okudukça tarih kitaplarını Yüzyıl savaşlarını, kardeş kavgalarını Bir saltanat uğruna kıyılan…
Kan barut ateş Ne varsa ne yoksa Bir bir erir Sen gülden bir sınır koy araya yeter Bak o zaman…
Yalnızlık üstüne, hasret üstüne Varsa diyeceğin bana öyle gel Mutluluk üstüne, sevdam üstüne Varsa vereceğin bana öyle gelİş değil umudun…
Allah İki göz vermiş bana Biri dünyayı biri seni görmek içinAllah İki el vermiş bana Biri umutları Biri seni tutmak…
Birgün Çürümüş bir çınar gibi Devrilirsem ayaklarına Sakın ağlama Çünkü sen vurdun Son baltayı Yüreğimin tam ortasına
Kaç yüreğin vardı ki katlandın baba Bu acılara Kaç elinle savaş verdin yokluğa Kaç ayakla tırmandın bu yokuşları Kaç kanatla…
Az mı dolaştık sokaklarında bu şehrin Cebimizde sevgiliye yazılmış mektuplar Avuçlarımızda Babamızdan sakladığımız sigaralar Dilimizde en hazin şarkılarAz mı karıştık…
Son bir hatıram var gitmeden sana Bu son hatıramı al da öyle git! .. Bir kolye bu, senden bir eser…
Ayrılık çanları çalıyor işte Bilmem ki zaman mı kalbim mi dursun Giderken kapıyı usulca çek de Sessizce gidişin tesellim olsun…
Ocak, baştan başa karanlık Şubat, huysuz ve şımarık, Mart, yalancı ve karasız Nisan, en yaramaz en arsız Mayıs, bir ilkbahar…
Bir baktım da Aylar olmuş görüşmeyeli Ve aynı kadehten Kırmızı bir şarabı içmeyeli Mevsimler girmiş araya Uykusuz geceler Yanık bekleyişlerKim…
Ateşi çiğner gibi dudaklarımda Bir ömrü çiğnedim yokluğumda Hangi yürek yaşar böylesine hasreti Hangi gönül çeker böylesine nöbeti İşte aşkın…
Ah benim Süleyman Abim Hayatta tanıdığım ilk âlim İlk öğretmenim İlk ustam ilk şairim Ne olacak bu memleketin hali Yaz…