Bunları da Okuyun
Browsing: Akgün Akova
anımsıyorum çarpışan iki uzunyol otobüsü gibi son anda gördük birbirimizi yürek boşluğuma girdiniz uzayda sürüklenen uydu hızıyla bakışlarınız kocanız ve…
aşkımızı tavuklar horozlar gagalıyor sevgilim yumurta kapıya sıkıştı mikrodalga fırınlar kuşattı dört yanımızı ütüler TV’ler müzik setleri film koptu kopacak,…
çarpıp gittin kapıyı şakkadanak önce ceviz ağaçlarına saygısızlık sonra bilumum marangozlara dedikodu gibi çıkıp gittin baca ağzı gibi ağulayarak *…
trafik polislerinin dişlerine ceza kestiği Nasrettin Hoca hızında yol alırken gülüşün yüzümü yıkıyorum imamın abdest suyuyla suçumu kabulleniyorum yani arabesk…
“…Ve şimdi bana elmaslar ve pas öneriyorsan Çoktan ödedim bedelini ” JOAN BAEZ, Diamonds And Rust çengelli iğneyle tutturdum bıyığıma…
birden duruyor, “yola her çıkışımda” diyor “bir kız vardı gözleriyle beni bekleyen bir kız topsuz tüfeksiz çıkartma yapan yüreğime bir…
duymuşsundur Kaşıkçı Elması’nı bir kaşık suda boğdum yazdığım şiire girmek istedi piç kurusu alısmışmış aşk şiirlerine var mı öyle yağma…
eldivenleri ertele, ellerin kar görsün korkma buralarda ısırgan büyümez şubat ortası şimdi n’oluyor sen gidiyorsun, yoksun, seni eksiksemeyi bırakıyorum bir…
gözlerime yükledim seni gözlüğüm tutuştu omurgası çatladı zamanın gelecekten düşünce onu götürdüğümüz hastanenin en acil servisinde o bal rengi bacaklarına…
neden bebo bu çatısı uçuk eve bu tuz camı ellerime başlarını duvarlara vuran bu kan gölü meleklere neden çağırdığımı bilmiyorum…
horoz kiraladığımız iyi oldu dimi çalar saat yerine güneş koktu mu namussuz binbir borazan hadi kadınım kaçırmayalım papağan mırıltılarını anahtar…
bir kıyı kahvesinde uyandık üç aşağı beş yukarı her şey denizdi sesimiz: iki çay, biri şekersiz çıkınımız çadır bezinden, ilmiği…
bilinmez, belki son öpüşümdür bu seni bir kadına bir nehri son ekleyişim bilinmez, bahçene ektiğim son çiçek hırsızıdır bu bomba…
geceyi uyandırdık yanık ay kimsenin bahçesine ayçiçeği ekmediği kentte çizgi roman duyarlıkları uzayın okşayışlarıyla ergenlik çağına giren yıldızlar ve kağıt…
üç-beş yıldızkaydı nöbeti on nisan sevdan karanlığa yaylım ateşte salyangoz saat tosbağa takvim ve gece dünyaya saplı kara kırık cam…
sevgililer popolarının izlerini bırakıp çimenlerde külden küreklerini çekmeye başlayınca uykunun cızır cızır başlar yıldızların ölümü
zevkler tartışılmaz eyvallah ama renkler deyince az durun beyler onlar öyle bir tartışılır kiimza: bir kör
‘saçıma dokunma’ diyorsun masal saçan bir sesle ekmek gibi dilimlediğimiz yatak sarılmış bize, bırakmak istemiyor kasıklarını öperken ‘saçıma dokunma’ diyorsun…
kumdan kaleler yapıyorsun deniz kıyısında diz çökmüş, çırılçıplak teninde birikiyor yitip giden güneş yaşam geri çekilmeyecek bir dalga gibi yükseliyor…
çimenlerin içinde bekledim seni sırtı dikenli bir böcek gibi orkidelerin arasında, kara nanelerin, fesleğenlerin, kardelenlerin köklerinde ve yapraklarında arıların ayak…