Bunları da Okuyun
Cumhuriyet Dönemi
‘Kâinat’ bölündüğünde ordaydım bir soluk yaprak düştü payıma arşa çıktım boynumun kuru dalından deniz zambakları ektim gökbiryana silin beni b………………..
zamanın ve güneşin beslediği miskin bıldırcınlar, erimiş kanatlar ve ayaklar, rüzgarın uzun takvimi, yitmiş kayıt çizgileri e………………..
adımlarım bir yere götürmüyor artık beni çiziyorum kıl üstüne küçük çıngırağın ayak izlerini gözlerim sönüyorlar bir bahçede katran güle sarılıyor…
I zaman batıyor Margarita su doluyol saatlara bir kurtçuk geçiyor beynimdeki kumdan ses göçüyor Margarita çanlar ölüyor sesevlerinde dili kurtlanıp…
bir ses evinde doğdum inanırım çanların ölümüne fırtına dinince kıyacağım ………………..
ölülerin ak ayaklarında açar zambaklar (zambaklar) yer kurtlarının tezgâhında dokunur senin – kötüler kötüsü – yüreğin bunları bilmez
Ne arıyorum çarşıda tezgâhlardan düştü ellerim ne alıp ne satmaya uzun sokaklar düşlemek benim işim yaza bakan, kireç boyalı koştursun…
Gidiyorum işte Hayalde gör, düşte gör.Yalnızlığın da ucuna geldim, sırtımda kederin hançeri, saplanmadan hep tehditle yürütür beni. Bilmem neden ve…
Biliyor musun hangi düşte olduğumu? Hangi yıldızdan çekmeli yerimi saptayacak ışık çizgisini? Yeryüzünü karıştıranım ben; yeri bulunmaz artık andığım eşyanın.…
Bir keder işaretidir bozkırda insan, imge yüklü bir ağaç, salınır özür vadisinde; yıkıntı gelir ardından, leş sırtarır tene. Gün gelip…
1.. bir deli kadın korkuluğumu kaçırttı kargalar dönecek bir evim yok uzaklara atıyorum şapkamı yüreğimi “hayra” yoruyor bir deli kadın…
Çıkar gelir alacakaranlık yeni sürülmüş tarlalardan her adımda biraz daha yiten topukları ve taflan külüne kokan elleriyle çıkar gelir her…
seher vakti siliniyor yeryüzünün sürmesi gözünden kırılıyor gökyüzünün camları iğneler, ısırıklarla dolu denizin y………………..
-I-Ne zaman onur duysam yaza verdiğim ömürcükten ve yalnızlığımı duyarlı bir duvarla paylaşmaktan; ısınmış kuşlar getirir kibrit kutusu odalara yalnız…
Seni seviyorum çağladıkça coşan su estikçe dellenen rüzgar ekildikçe anaçlaşan toprak öğütler bunu banaseni severken türküden türküye geçer ırmak toprak…
Ayrılsam mı kavuşsam mı şaşırdım bu iskelede. Kararsızlığın ortasında ihbar ediyorum belleğimi. Tekrar ediyorum insanlığımı habire. Bir anda binip gemilere…
Bir devir aşk diye beni doğurdu Aldı bedenimi Mağrip sıtmalarından Nil diplerinden söktü ruhumu Sisli denizlere açıldım bir zaman; ne…
Kışın soğuk balıktan günlerini sayıyorum ağımda. O yaza hiç dönülmeyecek! O başlatılmamış, o varsayılan ortasında yaşanmış sevda yakılmamış bir mum…
Gözyaşlarının gücü vardı eskiden ırmak yüklü adamlardır, tuz katarlarının ardınca giden gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden açılırdı hayal, tuzun sudan bukağısı…
Küçüğüm, sen şimdi onsekizindesin Güzelliğin gün günden dillere destan Hatıramda herbiri seninle canlanan İzmir’in günlerinde gecelerindesinSönmüş yanardağlar, kaleler eteğinde Yüzyıllardır…