Bunları da Okuyun
Necip Fazıl Kısakürek
Su duadır, yakarış, berraklık, saffet; Onu madeni gökte altınlar gibi sarfet!
Allah’a hakikatten yola çıkmak, meşakkat; Allah’tan yola çıkıp varılan şey, hakikat…
Bu dünya insanlığa manevî hamam olsa; Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa…
Kazanda su kaynasa sanki ben pişiyorum; Bir kuş bir kuş öldürse sanki ben can çekişiyorum…
Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum. Artık boş odalarda ölümü bekliyorum…
Olmaz bil de “olur”u, olur bilde “olmaz”ı; Buluver günü geçmez, pörsümez ve solmazı…
Yakın O’dur, gerisi birbirine en uzak; Her şey Rakip ismiyle O’nun kurduğu tuzak…
Sebil sebil sunanlar, ölümsüzlük tasını; Çizenler, nokta nokta ebed haritasını…
Şemdinli dağlarının içtim nur çeşmesinden; Kurtuldum akreplerin ruhumu deşmesinden…
Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı! Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı…
Yum gözünü, kalbine her ân yokluğunu üfür “Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür”.
Gitti, su yollarını kıvrım kıvrım bilenler, Bir ot yığını kaldı; kökünden kesilenler…
Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu! Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!
Eşya latifleştikçe göze görünmez olur; Solucan kanat taksa yerde sürünmez olur.
Tutuşturanlar, lûgat kitabını elime, Bilsin: Allah ‘ tan başka bilmiyorum kelime…
Çıktım, çıktım, inilmez dağlar elimden tuttu; İndim, indim, çıkılmaz çukurlar beni yuttu…
Ne varsa nakış nakış, tabiatta, maddede, Gözlerimdeki nurun aksi, beyaz perdede…
Şeyh-i Ekber diyor ki: “en büyük makam hayret” İki bir, iki eder demek bile cesaret….
Tohum çatlar da bilmem, kafa nasıl çatlamaz? Yeni odur ki, solmaz, pörsümez, bayatlamaz.
Kırıldı oyuncağım, artık bir daha gülmem; Toz olur, toprak olur, duman olurum ölmem!