Bunları da Okuyun
Necip Fazıl Kısakürek
Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar; Su, eşyayı kemiren küfe ve pasa ağlar.
Fikret nasıl kurulmuş, içiçe bu iklimler? Nasıl kayanştırılmış, sesler, renkler, hacimler?
Ağzıma soğuk kurtlar dolacak, gözüme kum; Dipsiz kuyu, sürdükçe zaman, sürecek uykum…
Ne kadar vatan varsa, o vatandan haberci, Gurbet dediğin senin, Yaradandan haberci…
İnsanlar habersizken yolların verâsından, Gökle toprak arası su şaşmaz mecrasından.
Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen; Yerde kire battımı, bulutta temizlenen…
Duvara, bir titiz örümcek gibi, İnce dertlerimle işledim bir ağ. Ruhum gün boyunca sönecek gibi, Şimdiden ediyor hayata veda.Kalbim, yırtılıyor…
Verirler “ben acizim, kudret senin” dedikçe Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe! ..
Bu ne hazin mesafe iki ten arasında; Bir hali dinleyenle dinleten arsında…
Su kesiksiz kareket, zikir, ahenk, şırıltı; Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı..
Devrim odur ki, kalbten fâniliği devirsin; Yaşamaktan murad ne, hesabını bildirsin! ..
Güzel Allah’ım, senden ne gelecekse gelsin; Sen ki; rahmetinle de, kahrınla da güzelsin…
Sırma renginde pislik, dünyanın süsü püsü. Bende tek aziz eşya annemin baş örtüsü…
Sanırım, insanların her suçunda ben varım; Günah uzun bir kervan, tâ ucunda ben varım!
Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez; Ne kanun! Değişmez’e hasret çekmek değişmez.
Hep ayrılık; isteğe varınca istek ölür, Bir anda ölseler de insanlar tek tek ölür…
Bir haman ki, arınma gayesinden şahaser; Arınmışların yeri, Cennette nurlu Kevser.
Diyorlar bana: Kalsın şiir de söz de yerde! Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde?
Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce.
Çocukken gün battımı, bir köşede ağlardım; Nihayet döne döne aynı noktaya vardım.