Bunları da Okuyun
Öz (Saf) Şiir Dönemi
Varlık yalnız Bir’dedir, Toplam bölüm hep birde… Devam eden yalnız bir, sayıda dört tekbirde…
Renk renk hâtıralarım oda oda silindi; Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.
Göz attığım her şeyde işte o şeydir eksik; Mekân kopuk kopuktur, zamanda kesik kesik…
Başım çığlıklı çocuk, onu nasıl avutsam? Ne yapsam da ölümü bir saatcik unutsam?
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu unut! Zafar araban senin, gıcırtılı bir tabut…
Bir anlık emanetle ne türlü övünelim; Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim! ..
Yüce Şah-ı Nakşibend, Nakkaş ve Nakış onda Bütün içi dışıyle ölüme bakış onda…
Ruhum kelle şekeri, vehimlerse karınca; Kömürden kara rengim, onlar beni sarınca.
Bıçaklarım su oldu, boyuna bilenmekten; Bitti benlik madenim her ân törpülenmekten.
Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette; Âlim ki, hayreti yok, ne boş yere gayrette!
Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin! Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
“Zehirle pişmiş aşı yemeğe kimler gelir? ” Dilsizce, yalnız Allah demeye kimler gelir?
Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan; Tarihi temizlemek sahte kahramanlardan! ! …
Gel beri, kurtuluş ordusunun tuğu ol! Hürriyet mi dileğin, Allah’ın tutuğu ol!
Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki? Orda o varken, burda bırakılmaz ne var ki?
Yıllar bir gözyaşı olup da kaymış Bu eski heykelin yanaklarında. Yapraktan saçını yerlere yaymış, Sonbahar ağlıyor ayaklarında. Süzüyor ufukta bir…
Ölürken aynı âhenk, salâ sesinden sızan: Kulağıma doğduğum günde okunan ezan.
Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti, İyi insanlar iyi atlara binip gitti.
Birazcık su ve kepek, şu kuduz nefse kifaf; Dünyada varsa söyle, sabaha çıkan zifaf! ..
İman. İhlas, vecd ve aşk, bunlar birer kelime, Kelimeyi boğardım verselerdi elime…