Bunları da Okuyun
Öz (Saf) Şiir Dönemi
İnsanlar habersizken yolların verâsından, Gökle toprak arası su şaşmaz mecrasından.
Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen; Yerde kire battımı, bulutta temizlenen…
Duvara, bir titiz örümcek gibi, İnce dertlerimle işledim bir ağ. Ruhum gün boyunca sönecek gibi, Şimdiden ediyor hayata veda.Kalbim, yırtılıyor…
Verirler “ben acizim, kudret senin” dedikçe Verenin şanı büyük, sen iste istedikçe! ..
Bu ne hazin mesafe iki ten arasında; Bir hali dinleyenle dinleten arsında…
Su kesiksiz kareket, zikir, ahenk, şırıltı; Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı..
Güzel Allah’ım, senden ne gelecekse gelsin; Sen ki; rahmetinle de, kahrınla da güzelsin…
Devrim odur ki, kalbten fâniliği devirsin; Yaşamaktan murad ne, hesabını bildirsin! ..
Sırma renginde pislik, dünyanın süsü püsü. Bende tek aziz eşya annemin baş örtüsü…
Sanırım, insanların her suçunda ben varım; Günah uzun bir kervan, tâ ucunda ben varım!
Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez; Ne kanun! Değişmez’e hasret çekmek değişmez.
Bir haman ki, arınma gayesinden şahaser; Arınmışların yeri, Cennette nurlu Kevser.
Hep ayrılık; isteğe varınca istek ölür, Bir anda ölseler de insanlar tek tek ölür…
Diyorlar bana: Kalsın şiir de söz de yerde! Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde?
Kâinatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce.
Çocukken gün battımı, bir köşede ağlardım; Nihayet döne döne aynı noktaya vardım.
Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim, hudutta; Gözüm, sekizinci renk ve dördüncü bulutta….
Kim var o nizama ki, Hak yolunda kırbaçlık; Fırın, fikir ekmeği verinceye dek, açlık…
Yalnızız, beşikten tut, tabuta kadar yalnız; Ülfet, kara yalnızlık madeninde bir yaldız…
Ne kadar göz bebeği varsa üst üste gelse Yine ayrı manzarayı, ayrı görüş herkese..