Bunları da Okuyun
Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
burnu eğik adımları tüy gibi kalleş bir çoban köpeği solumasıyla ansızın bastırdı yağmur akşamın iki parmak berisinde ıslanıyoruz gönül ferahıyla…
mıknatıslı bir anten gibi tek tek gökyüzüne açılmış kirpiklerim dilimde yanık yıldızların ta………………..
korkunun bıraktığı yerdeki kız ölümünü o dakika tanıyor bir muamma intihar nedeni oysa genç az bulunur bir ağız teni hiç…
bira yeşili oğlan alaca bıyık bir eli silahında uyur / neme lazım murassa bir kılıç gibi yakışıklı çetrefil dili var…
ay ışığında donuk ince ve uzun soru işaretleri midir gece leylekler sabahlara kadar sordukları nedir denizde yıldız zenginliği uzakta izmir…
su korkusuna uğradığım geceler yıldızsız geceler ıssız bir ova ıslığıyla kulaklarıma dolan artık ne bir tek satır yazıyorum ne bir…
BİN MISRA KAÇAK SONBAHAR ELE GEÇİRİLDİiki sonbahar kaçakçısı dün izmir’de yakalandışair olduğunu ileri süren sanık ve italyan sevgilisi ilk sorgularından…
biz buralı türk düşük bıyıklı yedi toprağa düşük allah diyen barut yalamışlı tekbir soluklu üç hilâl dökülür ellerinden uf içi…
ben tuzparça yerdeyim o bir düğüm dolaşık ne karanlık bir g………………..
Akşam uçuşan o beste kürdili hicazkâr bir genç kızın tamburundan hicranla dolu mimozalar çiçeğe durmuş civciv sarısı yarasalar kara bir…
uzak kamyonlar uğulduyor kar karanlığında sarı tüyleri kanlı heybetli bir it kendini yola vurmuş gururlu ve ıslak en sivri
yağan güneş tozudur billur palmiyelerden ne çok ağustos böceği / yalnızlığa uzayan deniz süt liman / yaprak kımıldamıyor ispanya’da iç…
tuzlu ve uzak temmuz’ları osmanzade’nin şu geçen son tramvay mıdır iskele’ye çatalkaya’da yıldız yağmuru kızılca kıyamet ilk incir mahsulü borsa’ya…
beykoz’da bir balkonda alıngan bir ud buldular ay buluta giriyor yıldızlarla doldu sular ağaçlar mehtabı dağıtıyorlardı unutuldular ölmekle sevmek hiç…
kalın sonbahar hüzünleri / mektepler açık ‘türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi’ soğuk denize dalıp çıkan karabataklar zincirleme şimşekler ki küf…
İzmir limanında suya çöktüğüm malum suya kırk beş kuruşluk bir akşam çöktüğü yirmi dört yıldızın battığı malum lâcivert üstünde beyaz…
pencerede oturmuş yaşlı adam gö………………..
ben yeşil bir su içtim onsekiz emirgân’da içtim temmuz’da bütün karadeniz akıyordu rüzgâr çözülmüştü ay yoktu işte ben klor içtim…
1.zehirli karanfiller büyüttüm dargınlığımın saksılarında biberli kokuları vardı yazın bir akşam hazırlığına benzer kayalık bir deniz kenarındakanlı bir karanlıktı gördüğüm…
hayır 18 işimiz başka türlü bitmeyecek değil mi ki ben soğuk bir namlu gibi kuşkulu bir profil değil mi ki…