Bunları da Okuyun
Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
Söyleşir Evvelce biz bu tenhalarda Ziyade gülüşürdük Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha Kuşlarının Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler Zamanlar…
yağmurun yerden göğe yağdığı bu gece yasak bölgedeyim büyük çingenelerin çaldığı kaçak silahların içindeyim sevişmek kapısının kapandığıbir nabız yoklar ki…
Elimden gelen bu ben iki kişiyim Çoğalmak neyse ne azalmak zor Birisi seni her an bırakıp gittiğim Öbürü kan gibi…
Biz yalnızlıktan doğduk o dağdağalı sudan Biz yani erdoğan ayşenur ali ve ahmet Birkaç litre kan bir hayli kemik epeyce…
-I-ateşten köpekler yalıyor sütlü meme uçlarını zebaniler kazımış cehennem yalazı saçlarını azrail gelir nefes nefese teslim alır elbet yanardağ ağzı…
nasıl olduysa birden adımı unuttum adını unuttuğum o sıcak şehirde yıldız alacası yüzen bir zakkum yanımda o hayal kız ikide…
önümden çekilirsen İstanbul gözükecek nerede olduğumu bileceğim sisler utanacak eğilecek ağzının ucundan öpeceğim saçına kalbimi takacağım avcunda bir şiir büyüyecek…
sayende şayeban olduk istanbul şehri sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk yıldızlar dem çekti güvercinler gibi başucumuzda ve yaktı…
1dinlerdim telâşlı kanûnlardan sarışın türkçeyi nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi nerde tâvus…
ne olur kim olduğunu bilsem pia’nın ellerini bir tutsam ölsem böyle uzak uzak seslenmese ben bir şehre geldiğim vakit o…
Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu Dört bıçak çekip vurdular dört kişi Yemyeşil bir ay…
kanatları parça parça bu ağustos geceleri yıldızlar kaynarken şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen sen eğer yine istanbul’san yine kan köpüklü…
elinin arkasında güneş duruyordu aylardan kasımdı üşüyorduk ağacın biri bulvarda ölüyordu şehrin camları kaygısız gülüyordu her köşe başında öpüşüyorduksisler bulvarı’na…
beni de kırdılar içimde kırdılar karanlık camlardan sular akıyordu şimşekli bir boşlukta saat vurdu beni de kırdılar belki yalnızdılar bel………………..
Alsancak garı’na devrildiler Gece garın saati bela çiçeği Hiçbir şeyin farkında değildiler Kalleş bir titreme aldı erkeği Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler…
yüzünün yarısı göz kadife yansımalı bulutlu siyah ah bulutları eflatun o boy aynasından çıktı fransızın malı vişne asidi vardı tadında…
bir yerde vahim bir yanlış yapılmıştır ne yadsımaya dilim varır ne düzeltmeye gücüm yeter meyyus bir papağan gibi tenhada bırakılmış…
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı…
o kızı nerede nasıl görsem aklımı başımdan alır ağzı saçları şıra köpüğü desem kaşları bıçak izi kırmızı yakut pulları mı?…
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında Gözlerinde karanlığı dar…