Bunları da Okuyun
Ferman Karaçam
Bu gece yağmur yağacak Islanacak düşlerin Bir asi tutku gibi Yeniden öreceksin yaşamayıBakışların derin ve gümrah Gülüşlerin bir olgun meyve…
sesinde rüzgarın türküsü saklı geceni rüyalar gül’le donatmış ay tutmuş elinden kızkulesi’nde getir gülyüzüne yıldız ekelim tut elimden buralardan gidelim…
Sardunyalar da çekiliyor aramızdan Son gülüşün gibi Zifir zamanların ağudan Tortusu kalıyor geriye Camdan kopmayan ellerinin bölünüşü Buruk bir yan…
puslu aynalar gibi vurmuşsun çehrelere başında göğeriyor acının şahı çiçekziynetlerin göklerde yıldızlara karışmış bir pirde saklı kalmış mahsun gülüşün çiçekbaharlar…
Giyinmez ellerinde Yorgun bıraktığın düş Granitlerden geçer ta kıyamete kadarİyileşmez derinlerde bıraktığın bu yara Geçer dokularından mevsimlerin ÇağlarınGül yüzünde göğerir…
yazmak seni yepyeni bir kalemle ince inceişlemek tuvallere gül kokunu işlemek bebeklerin iliklerine narin derin kelimelerleyazmak seni yepyeni bir kalemle…
Böyle değildin sen kalbim manolya gülüşlerden mavi tonlar devşirir içirirdin bana saz benizli bal bakışlı acılardan ümit gülleri derer sunardın…
Ne zaman beş harf desem Sessizce akardın Bakışından DenizinNe zaman penceremden baksam Hüznüm yeşerirdi Yağmurlarında
o vurgunu ben yaşadım ben öğrendim and’ın çetrefil düşlerini kazılan mezarlardaüstü hız’la kapatılmış bir yaranın uçurumunda ıslaklığını içtim gözlerinin and’lar…
gidiyorum işte size bir gözyaşı çığlığıyla savrulan uygarlığımı haykırıyorum celladıma ait maskenin altından yakut ciltli kitap adları fısıldıyorum “eskimeyen yeni”den…
Söz çatlar mıydı orta yerinden Söyleseydim sana Bir besteye benzeyen gülüşünde Baharların yeşerdiğiniAma ben bu şehirde mağlup Krallar yaşattım Her…
Yüzleri bir afete dönük Ceylanlar gibi / benizleri Sapsarı Yüzünden gülücükleri Yolunmuş Kudüs’cesine Matem dolu Ve ah bana bir hal…
sesinden derilen ahenk olaydım bakışlarında ki bir renk olaydımgözünde parlayan bir ışık olup baktığın yerlerde donup kalaydım
sesin bahardır senin parmakların ırmak ellerin mavi alev sazın türkü pınarısazında bir tel olaydım seslerine dolanaydımne derse desin elalem ben…
yanıyor şakaklarım ruhunun rüzgarından ruhunda kül oluyor sesinde doğuyorumbaldan şelale sesin beni dirilten sesingecenin şamdanları ruhunla tutuşuyor yoluma nur yağıyor…
Puslu aynalar ardında kaldın kalbim çok zamandır unutkansın hatırla bağrından sökülen sendendir ve okyanusları alevler azdırır bilmelisin üstüne kuş tüyleri…
Kıyarlar sana Gecenin çıldırtan çığlıklarına Sıkı tutun Hizaya getir duruşunu Hekimlerin Metal bir akışla ak git İniltisine hastaların Tebessümün öyle…
Uyandığında uğultusu bitmiş olacak bu tarih depreminin avuçlarında biriktirdiğin öfkeli hicranı dökeceksin bir soluktabilmeyeceksin ki, sen yokken biz nice fravunlar…
Tutkulu bir sonbahar Eylüle yenik düşmüş Konmuş yapraklarına Islak ve sert rüzgârlar Atlı karıncalarda Sarhoş çocuk yüregim Kül rengi bulutlarla…
Bir kurşun gibi eriyor Kemiklerim Yerlere boşalıyor İçleriAynalar çılgın, granitler ve kristaller AcemiBir an çevir yüzünü Sevinsin ve kapansın son…