Bunları da Okuyun
Gülseli İnal
Kenarında dururdu bu mercan uçurumun kuşku bileklerinden sızardı, beyaz kan sızarken ağacın köklerini arzulardı soylu bölünmelere toprak tüm yabancı hayvanı…
Mavi çavlandan havalanan altın kanatlı kuşlar ayrıksı otlar dev sarmış taraçaları yosun kaygan vakur ve soluk anımsatır yaşanmış bir masalı…
Gülüşler evinden yeni çıktım suyun patikasında gördüm seni durgun bir fırtına gibiydin kokuyordu saçların dağ yeli gür elmalar içinde sarışın…
XIIIGeceyi duydum gecede açılan kapıdan gizli ışık aydınlattı sessizce geçek melek katarlarını dingin ayışığı kavmi güçlü kemiksi varlıklar böyle dağınık…
Biliyorsun çoktan yaşlandı ağaçlar dün gördüm bir iki beyaz yaprak düşmüştü ulu gövdeden biliyorsun çoktan yaşlandı artık rüzgârlar sarıp sarmalamıyor…
içi özlemle sarsılırken genç gövdelere bütün ruhlarının adına yapıyorsun bunu gelgitleri gibi suyun binlerce yosun sarmalında taşlar tutuşunca uyuklayan kayalıklar…
Nedir bu yüzyıldır karanlık bakışlarını görürüm ayın başımı çevirip duyarım kokusunu bir güz günü korkulu sabahın serinliğini taşır derin duyguların…
Asi tuz oynak katran Ilık çağrısı kireçtaşının Hava girdapları Göz göz açılmış toprakta Madenlerin kükreyişi göğe karşı………………..
Hâlâ aranızda yatıyorum umarsız ölü olsanız bile yeşillikler doluyor ağzıma, denizin ünlü tıkaçlar kitara sesleri başlıyor gece derin nefesini salıyor…
Nereye vardık hangi kıyılara yıldızlerın izni gerekti, çıkarmamız için tül giysiyi sonra dalla kendilerini verdiler eğri büğrü menekşeler kasrında………………..
Akşamüstü ekin acısı mı bu yoksa sarışın buğdayın iç çekişi mi suların artık unutması mı toprağı Nedir bu ağaç yalnız…
Bu sabah salkım söğütler sallanacak yine ölüler üstünde çırpınacak öylece uzak kıyılarda esecek ses veren yüreğinin üstünden doğru rüzgârı geçenlerde…
Artık yok bana izin bu sabah göremiyorum ışıklar nerede ben nasıl kayıp bir denizde titrek yıldızların ölü çekiminde toz atmosferinin…
Öyle uzak ki yeryüzü ışıklı tabandan püsküren tuhaf asmalarla birlikte bir gece hükmü yaban hayvan çığlıklarıyla doluyordu ve hava toprak…
Ağaran yıldız gökle Kızıl yer arasında Ateşe yürürdüm Asmak için ruhumu Kendimi beklerdim Hep Arık yargı Dövme inciyle İnerdi gövdemden…
Artık evreni duymuyordum ne de gül yapraklarının sesini ………………..
Bir kez daha yüce köpüklü dalgalar Sedefleri devire devire geldiler Milad’dan beri mercan resifleri Gülmelek portresi Oluşturuyordu uç kayalıklarda Bir…
Sevildiğin yağmurlu topraklarda konukların yeşil yapraklar kanayan bir kuyuyu örtmekte su sayısız siyaha karışmış taçlanmış istekle sakin akan ark zaman…
Kimse Yok gündoğusunda yatan kuşlar da gittiler yalnızca bir uğultu rüzgarda kimse yok yontular direniyor koyu rüzgara, kanatsı………………..
‘Hiçbir yere gidiyorum, hiçbir yerden geliyorum süsen batağına saplanıyor gözüm, çamurlu ok bölüyor seyrediyorum.’ Saçlarının fırtınasında bilinen düş çemberinde kızıl…