Bunları da Okuyun
Browsing: Kemal Burkay
Bir eski öyküdür bileceksiniz Masallardan kalmıştır Dersim Ülkemin ortasında gizli Yanık bir türküdür Dersim Yıl otuz sekizdi dağlarda İri ceviz…
O, Dersim toprağının büyütmesi Bir Mehmet Kılan’dı Bıyıkları gibi yüreği kocamandı Eğilmeye alışamadı nedense Alçak sesle konuşmaya o Gözleri ışıl…
Güzelliğini düşün bir İnci gibi harflerin Kuş tüyü, kamış, ağaç ya da divitin Ucunda a be ce… Kıvraklığını düşün dilin…
Kiminin tabanı nasırlı Vur Mehmetçik vur Kiminin kağıt gibi Vur Mehmetçik vur Ama aynı yolun yolcularıyız Vur Mehmetçik vur Tezkerene…
Koltuğunda asık yüzlü bir puttur o Tedirgindir Mutsuzdur Şaşkındır Penceresinde alev alev tutuşan Munzur vurur Öfkelidir Çılgındır Budaladır oBuyruk gelmiştir…
“Kalenin kapısı taştan çıkılmaz” Amma Türküler aşıp geçer taşlardan Ve bir kerre daha Ölüp dirilir Pir Sultan Özgürlüğün şavkı vurur…
Gençtiler Ya da deli bir rüzgârda gencelmiştiler Dudaklarında bağımsızlık türküsü Sokaklardan bir kan gibi geçtiler Kimi on yaşında bebe Kimi…
Bileğin nerde kelepçeli Orda vardır Pir Sultan Başlarsa yeni bir zindan Orda vardır Pir Sultan Eşkiyalar tutmuşsa su başlarınıVe bebeler…
Neo Gestapo Adam Durup dinledi karanlıkta Durup dinledi ses çağlayanını Ses ormanını Ses katarını Adamın yüzü kindi Hayatında sevememişti hiç…
İnsan kanı bitektir Tohumdur bir nice yaşamaya Şiire, aşka, öyküye İnsan kanı bitektir Emzirir toprağı annece Selviler, çamlar, çimenler Ve…
Karakol önünde Neo Gestapo Adam Ve özgürlük ormanı göz göze geldiler bir an Birinin gözlerinde kin, ötekilerde inanç Bağımsızlık marşını…
“Hızır Paşa bizi berdar etmeden Açılın kapılar şaha gidelim.” O ki Hızır Paşadır Berdar edecektir Berdar edecektir güneşleri Pir Sultansız…
Tunceli toprağı kırmızıya, sarıya, mora çalan, yamaçları meşe ağaçlarıyla kaplı, iri yalçın dağlarla çevrelenmiş, içinde Munzur ve Harçik adında iki…
Yenik değiliz boşa gitmedi çektiğimiz acılar ilk yaz yağmuruyla yeşeren tohumlara bak bir yangın gecesini andıran sesleri dinle savaş alanlarında…
Kırgın umutta Keder tortusunda Acıda, zehirde, pusuda Yılma Doğan günü bekleÇünkü tutar bir erik ağacı sunar sana Doğan gün Van…
Ben ki yalnızca sevmek isterdim Sizi, kırları, yaz akşamlarını Bir kadın eli gibi geçsin İsterdim saçlarımdan rüzgâr Bir Hasan var…
Örsün üstünde ses Ve kıvılcım Hep gençlik çığlıkları hatırlarım Ayakları çıplak, göğüsleri yırtık Yaralarıma umut basmışlar Bir gülümseme gibi taşıyorlar…
Hadi gülümse bulutlar gitsin İşçiler iyi çalışsın, gülümse Yoksa ben nasıl yenilenirim Belki şehre bir film gelir Bir güzel orman…