Bunları da Okuyun
Mehmet Akif Ersoy
«İhtilâf-ı metâli’ sebebiyle küre üzerinde ezansız zaman yoktur.» (1)Zaman geçmez ki yüz binlerce kalbin vecd-i sekrânı, Zeminden yükselip, göklerde vahdetzâr-ı…
Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen, «Muhakkar bir vücûdum! » dersin ey insan, fakat bilsen… Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden…
ey sürüden arkaya kalmış yiğit arkadaşın gitti haydi sen de git bak ne diyor ceddi şehidin işit haydi git evladım…
Vîrânelerin yasçısı baykuşlara döndüm, Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu. Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum; Yâ Rab, beni…
Arkamda serilmiş yere bir mâzî var, Karşımdaki müstakbelim ondan da harap. Hâl ortada, bir çöl ki, sudan vaz geçtim, Yok…
Kasr-ı Gülşen’sin evet, lâkin gönüller şen değil. Durduğum, mâzîne hürmet, yoksa neşvemden değil. Var mı loş sînende cânandan kalan nûr…
Ne yazdıysam eser nâmıyle hepsinden rücû’ ettim; Sözün ma’nâsı yok, ma’nâ için söz bulmak imkânsız!
«Nasıl dört İngiliz dünyâyı oynatmakta, hayrettir, Bunun elbette var bir sırrı? » derler. İngiliz der ki: «Sefîl evlâdı şâyed ırkımın…
Bana hiç bakmayan o gözlerden Bir nazar beklesem ne var çok mu? Deme çeşm-âşinâlığım yoktur; Çeşmine âşinâlığım yok mu?
Sefâlet olsa hattâ müntehâsı râh-ı irfânın, Yakışmaz fâriğ olmak bir zaman kesb-i fazîletten. Cehâletten utanmak kendine âiddir insânın; Fakat eyyâm…
Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine, Kaldır aradan vahdete hâil ne ise; Yâ Râb, şu asırlarca süren tefrikadan Artık ezilip…
Düşman sesi duymak istemezsen, Kardeş sesidir, uyan bu sesten! Kalkınca görür ki akşam olmuş, Vaktiyle uyanmayan bu sesten.17 Ekim 1918
Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta, fakat, Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası! Beni kendimden utandırdı, hakîkat, şimdi, Bana hiç benzemeyen…
Bahâr olmuş, çemenler, lâleler, güller bütün bitmiş; Gülüm, bir sensin ancak bitmeyen hâlâ şu topraktan. Rebî’î bir bulut şeklinde ağlarken…
Dört taraftan akın etmiş de, nasıl çepçevre, Saracaklarsa yarın Kâ’be’yi hüccâc-ı kirâm; Öyle sarsın Paşa’mın ömrünü, Hak’tan dilerim, Tutunup el…
Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez; Ölsen, seni sırtında taşır toprağın altı. Ey gölgeden ümmîd-i vefâ eyleyen insan! Kaç…
Beşerin taptığı bir kendisinin heykelidir; Dinlemem, etse de Allâh’ı bütün gün takdîs. Ben bu mel’un putun uğrunda geberdim, hâlâ, Kabaran…
«Bir ömürdür içiyorsun, bırak artık şunu! » der; Derviş Ahmed bu hidâyetle hemen tövbe eder. Ama bir tövbe ki: Binlikleri…
«Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: Eseri; Bir eşek göçtü mü, ondan da nihâyet: Semeri.»Atalar böyle buyurmuş, diye, binlerce alın,…
Şerif Ali Haydar Paşa HazretlerineNâr-ı beyzâ mı nedir, öğle zamânında güneş? Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş! Yıldırım yağmuru şeklinde inen…