Bunları da Okuyun
Orhan Alkaya
ölü şairler geçiyordu uzun ırmağımdan seyrelen sesleriyle hepsi benden bir zerre ve ben onlardan yekûn bir şaşkınlık, iştenereden gelmişim, nereye?…
bencil hesapların buzlu sularında kan kanlı bir an; düşlerin uzun gecesi uzun gecesi çağrılan ruhların ve çağrılmayan uzun gecesi kınında…
“Nilgün! ”kendine kapandıkça her siyah amfora içinden ben çıkarım anaforumla birim ve birlik nasıl uzak benden bir bedenden bir bedene…
u z u n b i r m a s a l h a l i y l e ö…
Mahmut Sezen için”“biz buraya hiçbir yerden gelmedik”doğrudur; kuşkusuz bir babadan, sapan camlarından belki inanmanın ayrık her halinden, ansızın dağılan bir…
aklımın sınırlarında dolaştım uçuruma inmeyecek kadar temkinli miydim yoksa yoksa sandığım kadar değil miydim? ne çok soru kırılan sesler kırıldıkları…
gene mahzunuz muhip! onlar sevindisallantılı aşklar şakırdar yerkürenin kulağında başarı tanrısı beton akıllara hükmünü bildirdi Spartakus değil, işte gene Sparta…
bilinemezlerimizi çoğaltırken birer birer büyük sözlerden geri kalanları kirin alçak tepelerinde gezmiştik – dilsiz benzetmeler ah! suskunluk nasıl da büyüyor;…
yüzünüz gün ışığına küskün bir serçe yavrusu kadar kimsesizdir. bunu anladığımda sizi tanımıyordum bile; ansızın çıktınız karşıma. öyle kararlı bir…
(bir acı şarkı düştü dudaklarıma kelebeklerin kanatlarında dolaştığım gökyüzü dindirmez oldu ağrısını gönlümün neredeyim, nicedir burdayım, neden tarlakuşu neden uçmaz…
bir akşamüstü bütün ağaçlarını hışırdayarak dolaştığım sokak aralarında tutkularınıza benzeyen gözyaşlarınız ıslattı gömleğimi neşeyi kalkan acıyı vurucu güç diye kullanan…
Yeşim Dorman içinpeki beni kim intihar etti kim tedavülden kaldırdı böyle erken inlerken görülmem hoşlarına gitmedi mi bir içevurum fazla…
Nazlı’yabir şeyi ilk defa sever gibi ayın tutulduğu her yerde ilk ay tutulması belki içime bir bıçak ilk kez, kan…
hatalarımızı çıkarsak geriye ne kalır hayatımızdan dokunulmuş yerlerimizde soğuyan sevinçli yaşamlar mı hiç solmayan çiçeği görmüş müdür hai-kai ustaları ve…
bana yorgun, yoksul akşamlar verdin sevincinde uzadı boynum hep o bilinmez yere dinmeyen yağmurlardı, bir bulut kesimiydi dudakların sen mi…
“Bülent’e, Nihal’e, Ayşe Sıla’ya”yurdum, uzun gözlü akşamın yurdu birlikte çıktığımız bütün yollarda sarsak adımlarımla adımla kaldım tek yönlü gidişlerde -yolunu…
Zamanın kıyısız gemisinde yanlış fotoğraflarım yoktur Yanmış fotoğraflarım yoktur zamanın pişman gemisinde Akşamı tırmalayan huzursuzluk bin yıl arkamdan gelir Kim…
umutlar mı dağıldı? yalan benim dağılan; odaların uçbeyi sırtımı kollayacak dört duvar ve düşmansızım yalnızım, saklı ve kansızım tarih yapılırken…
ve bir düşman daha kazandım ben incesu yeşimi kristaller düşürürken bir sevda ses kilimine sızıyordum parmakuçlarımdan, saçlarımdan fışkırıyordum çöliçlerinden vaha…
çocuktum, zamanım çoktu, ölmeyecektim başımı kitaplara sokup yürüdüğüm yollarda kimi Peçorin, kimi ansızın sarsılırdı iklim hiçbir düellodan kaçmadığım o eşsiz…