Bunları da Okuyun
Yabancı Şairler
Sevgili yürek, niçin hor kullanıyorsun beni? Beni azarlayan sevgili gözlerin Hâlâ güzel, güzel ama – ah Güzelliğin ne de gizli!…
Sark pencereden, Altın saçlı, Dinliyorum şakıdığın neşeli şarkıyı. Kitabım kapalı; Artık okumuyorum, Ateşin dansını izliyorum Yerdeki. Terk ettim kitabı, Ayrıldım…
Gene! Gel ve ver bana bütün gücünü! Uzaktaki üzgün bir ses soluklanır çatlamış beyinde Acımasız durgunlukla, boyun eğişin derdiyle, Yatışır…
Dinle canân, dinle Sevdiğinin sesini; İnsan üzülmeli Dostluk bittiğinde. Bilmeli ki insan Dostlar güvenilmez olmuş Ve bütün o sözlerden Geriye…
Danseder Mayıs rüzgârları denizde Dolanırken beyaz dalgaların üstünde, Gezinir kıyıdan kıyıya yüzeyde Köpürür sonra denizle birlikte, Süzülerek gümüş iplikler gibi…
Güvercinim, bir tanecik güzelim, Doğrul bakalım! Kaplamış gece çiy’i Dudaklarımı ve gözlerimi. Mis kokulu yeller örer İç çekişlerin müziğini: Doğrul…
Gökyüzünde mahcup bir yıldız geçerken Kızoğlankız edasıyla ve hüzünle, Duy uyuşuk akşamın arasından Şakıdığını bir sesin eşiğinde. Çiy’den daha narindir…
Ah ile vah içinde rüzgârla çakıl, Çılgın iskele inler de durur; Balçıklı her taş bunaklaştırır Denizin dalgalarını daha da bir.…
Ne de serin ova şimdi Ve gideceğiz oraya biz, ey sevgili Bir zaman Eros’un gittiği yolda Ötüyor aralıksız kuş sürüleri.…
Ne de hoş bu tutsaklık Ki gönlüm, can evim pek memnun – Uysal kollar kur yapar bana yumuşayayım diye Ve…
Öyle yakındı ki bana sesin Canını yaktım O’nun, Çünkü ellerimde buldum yeniden Ellerini senin. Söyleyecek söz yok artık Taşı gediğine…
Dönmekte alacakaranlık mor kuvars’a Maviye ve laciverde, Lambanın soluk yeşil parıltısı Caddenin ağaçlarını örtmekte. Çalar ağırbaşlıca eski piyano, Usul ve…
Bütün gün yağdı yağmur Ah gel bana ladin ağaçlarının arasından. İncecik örtmüş yapraklar Yolunu belleğin. Belleğin yolunda durur Gideriz sonra…
Ağız dil vermeyen gecede Solgun yıldızların meşaleleri Yalazlanıp yitiyor. Vuruyor belirsizce minberin çinisine Gökyüzünün uzak sınırlarından ruhun ışığı, Gecenin günah…
Şimdi, tam şimdi, Eros’un tatlı ezgiler çıkardığı Bu kahverengi toprağın üstünde Dolanacağız ikimiz, el ele, Eski dostluğumuz hürmetine sabırlıyız, Güzelim…
Üzülme çünkü yalancı bir yaygaraya İnanır herkes sana inanmaktansa: Hoş tut gönlünü, sevdalım – Onurunu hiç lekeleyebilirler mi ki? Bütün…
Bütün gün duyduğum gürültüsü İnleyen suların, Martının arkasında Kalıyorum keder içinde yapyalnız. Duyuyorum yellerin çığlığını Tekdüzeliğinde suların. Boz yeller, soğuk…
Beni kandıran gözler gösterecek Gün akşamda geçeceğim yolu, Boz yolun menekşe işaretleri Yıldızın buluşma ve ayrılma yeri. Ah yıldızı günahın!…
Bir kış güneşi bulmak için göç ediyor Soğuk kırmızı bir yolda güdüyor davarını, Çağırıyor onları bildik bir sesle, Ve Kabra’ya…
O bella bionda, Sei come l’onda! Serin tatlı çiy’den ve biraz parlaklıktan Ördü ay sessizliğin ağını Bahçesinde bir çocuğun Marul…